faiz getiren bir kaç hesap sunuyoruz. | Open Subtitles | نحن نقدّم العديد من الفوائد لأصحاب الحسابات |
İpotek. faiz oranları. Damga vergisi. | Open Subtitles | القروض، أسعار الفوائد رسم الطوابع، أتعاب المحامي |
faizi... farklı bir hesaba gidiyor. Bilgisayardan çıkarayım mı? | Open Subtitles | هذا هو الرصيد الاساسى اما الفوائد فانة فى حساب منفصل |
17,000? faiziyle beraber... | Open Subtitles | 17,000الف مع الفوائد سيجعلها مايقارب الـ20,000 الف يورو |
Bununla birlikte, diğerlerinden daha güçlü bilimsel desteğe sahip bazı sağlık faydaları vardır. | TED | ومع ذلك، هنالك بعض الفوائد الصحية التي تتمتع بدعمٍ علميٍ قويٍ عن غيرها. |
Avantajları: En etkili iklim çözümü, popüler ve popülist, büyüme ve ticaret yanlısı, idareyi küçültürken çalışan sınıfına yardımcı olan. | TED | الفوائد: أكثر حل مناخي فعال، والأكثر شعبيةً، مؤيدٍ للنمو ومؤيدٍ للتجارة، يقلص الحكومة ويساعد الفئة العاملة. |
Vejeteryan olmanın sağlığa çok faydası var. | Open Subtitles | هناك العديد من الفوائد الصحّيّة لتكون نباتي |
En iyi tarafı ise oksitosinin bütün bu fiziksel faydalarının Sosyal ilişkiler ve Sosyal destek ile geliştirilmiş olması. | TED | والشيء الرائع هو أن جميع تلك الفوائد البدنية للأوكسيتوسين يعززها الاتصال |
Babam evi satmak istiyor, çünkü faiz oranlarının artmasından endişe ediyor. | Open Subtitles | إن أبي يريد بيع البيت لأنه كان يخشى من أن ترتفع أسعار الفوائد |
Kahve yudumlayıp faiz oranlarını konuşmaya dönmek zorlaşıyor. | Open Subtitles | أصبح من الصعب العودة الى رشف الحليب و التحدث عن معدلات الفوائد |
ABD ulusal borcunun üzerindeki faiz 10 yıl içinde altından kalkılamayacak hale gelecek. | Open Subtitles | أن الفوائد على الديون الوطنية للولايات المتحدة لن تصبح قابلةً للسداد في أقل من عشر سنوات. |
Bu ana hesap. faizi sizin diğer hesabınızda. | Open Subtitles | هذا هو الحساب الرئيسي الفوائد فى حساب منفصل |
Ve bu 80 milyar doları faizi ile birlikte bu yıl borç alarak ödeyeceğiz. | Open Subtitles | وتلك الـ80 مليار دولار، سندفعها في الفوائد على الديون القومية |
Sen şu 30 bini faiziyle birlikte ödemenin hemen bir yolunu bulmalısın. Ya da buradan kaçmalısın. | Open Subtitles | يجب أن تحضري 30 ألف اليوم مع الفوائد أو عليكِ أن تهربي |
Sen şu 30 bini faiziyle birlikte ödemenin hemen bir yolunu bulmalısın. Ya da buradan kaçmalısın. | Open Subtitles | يجب أن تحضري 30 ألف اليوم مع الفوائد أو عليكِ أن تهربي |
Tüm faydaları ve çalışmaları alabilecekleri 15 yıllığına tanımlı bir imtiyaz süresi var olduğunu düşünün. | TED | تخيلوا أن هناك فترة امتيازات محددة ربما في 15 سنة يمكنهم خلالها أخذ كل تلك الفوائد وتشغيلها. |
Fakat, faydaları her zaman olası komplikasyonlardan daha büyük. | TED | بينما تكون الفوائد دائمًا أكثر من المضاعفات المحتملة. |
Hayat böyle. Yakışıklı erkeklerin de böyle avantajları oluyor. | Open Subtitles | هذه هي الحياة، الرجال الوسيمون يحصلون على ذات الفوائد |
İlk olarak işten kaytarma niyetiyle başladı ama daha sonra birçok faydası olan keyif veren bir alışkanlık olduğunu keşfettim. | Open Subtitles | حسنا، أنت تعلم، في البداية كانت مجرد طريقة للهروب من العمل ثم اكتشفت أنها عادة جميلة. -فيها الكثير من الفوائد. |
Ayrıca bu hafıza faydalarını uyku esnasında neyin sağladığını anlamamız da önemli çünkü gerçekten tıbbi ve Sosyal sonuçlar doğuruyor. | TED | ومن المهم أن نفهم ما الّذي يقوم بهذه الفوائد على الذّاكرة، لأن هناك نتائج طبيّة واجتماعية حقيقية. |
Kullanımını kısıtladık, fakat ardından bir yandan ilacın yan etkileri ile ilgili sorunları çözerken, onun faydalarından yararalanmamak için bir neden göremedik. | Open Subtitles | و لكن في النهاية لم نرى لما لا يمكننا أن نجني الفوائد طالما الفائدة تفوق العوامل الجانبية |
Çekim, pazarlık etme, teslimiyet ikramiye, bardağı taşıran son damla araf, yüzleşme, küsme! | Open Subtitles | الانجذاب ، المساومة ، الخضوع الفوائد ، نقطة التجريح العذاب ، المجابهة ، النتائج العرضية |
Fakat, bir madde daha var; bu da teknolojinin sağlayabileceği faydalar çünkü bu basılmış statik bir içerik değil. | TED | ما زال هناك عنصر آخر، وهو الفوائد التي يمكن للتقنية أن تصنعها، لأنها ليست محتوى مطبوع وثابت. |
Ayrıca, böyle kaynaklara sahip birini bizim yanımıza çekmenin faydalarını düşünün. | Open Subtitles | بالإضافة , فكر في الفوائد في إجتذاب الرجل وموارده إلى جانبنا |
Aynı maaşı ve aynı Kârı alacak. | Open Subtitles | سوف يقوم باستلام نفس الراتب نفس الفوائد مثلك |
Federal şeriflerin el koydukları, domuzların içine sakladıkların bence, bazı mevduat sahiplerine eşek yükü Artı faiz borçlu olmalısın. | Open Subtitles | ما أخذ المارشال ما كان مخبأ في الخنازير أظنك تدين للمودعين الكثير مع الفوائد |
Biz de yaptıklarımızın fayda ve maliyetini tartabiliriz. | TED | قد نكون نحن ذلك، نزن الفوائد وتكاليف أعمالنا. |
Sosyal çıkar, bir kredinin faizini dolar yerine hizmet yoluyla geri ödemenin bir yoludur. | TED | الفائدة الاجتماعية هي طريقة لتسديد الفوائد على القرض من خلال الخدمات، بدلًا من الدولارات. |