insanın yapmak isteyeceği bir hale, ve ayrıca iki dile hakim olamama sorununa çözüm bulmaya, ve dil eğitimine dönüştürmek. | TED | الى شيء يريد ملايين الناس القيام به وذلك سوف يساعد بخصوص مشكلة ندرة متعددي اللغات وذلك عن طريق تدريس اللغة |
Geliri yükseltmelisiniz ve insanların kendi paralarıyla ne yapmak istediklerine karar vermelerini sağlamalısınız. | TED | يجب أن تقوم بزيادة الدخل وتَتْرُك الناس يقررون ما يريدون القيام به بأموالهم. |
Fakat bizim laboratuvarda asıl yapmaya çalıştığımız şey bu hücrelerden gerçek dokular üretebilmektir. | TED | لكن ما نحاول القيام به حقا في مختبري هو هندسة أنسجة انطلاقا منها. |
Butters, Penisinin sertleşmesi durumunda ne yapman gerektiğini biliyor musun? | Open Subtitles | بيترز,هل تعرف ما من المفترض القيام به عندما ينتصب القضيب؟ |
Felç geçirmişti ve gerçekten çok hastaydı. Bu yüzden bana ne yapacağımı söyleyemiyordu. | TED | حصل السكتة دماغية، وأنه كان حقاً، حقاً مريضة، حتى أنه حقاً لا يمكن أن يقول لي ما يجب القيام به المرة المقبلة. |
Eğer bir şeylerin doğru olmasını istiyorsam kendim yapmam gerekiyor. | Open Subtitles | إن أردت القيام بشيء بشكل صحيح فعلي القيام به بنفسي |
Konu Han'ını ve İmparatorluğu korumaya gelirse yapılması gereken her şeyi yapar. | Open Subtitles | وعندما يتعلق الأمر بحماية خانها، وإمبراطوريتها فإنها ستفعل ما يجب القيام به |
Kadınların vücudu hakkındaki büyük sorunu düşünün. Bu konuda ne yapmak lazım? | TED | وبالنظر الى مشكلة جسد المرأة وتسلعيه فمالذي يمكن القيام به .. ؟ |
Ama annemim bilmediği bir şey vardı: hayatımı son derece sıkıcı buluyordum ve yapmak istediğim en son şey kendim hakkında yazmaktı. | TED | والذي لم تكن تعلمه هو اعتقادي أن حياتي كانت شديدة الملل, وأن آخر ماكنت أريد القيام به كان أن أكتب عن نفسي. |
Ve bence onu fiziksel hale getirmek bunu yapmak için iyi bir yol. | TED | واعتقد ان جعل العالم الرقمي فيزيائي اكثر هو امرٌ جيد يجب القيام به |
- Bu gezegende buluduğum sürece yapmak zorunda kaldığım en zor şey. | Open Subtitles | إنه أصعب شيء اضطررت القيام به في وقتي كله على هذا الكوكب |
Günümüzde, internet trafiğinin büyük bir kısmı şifrelendiği için, yapmaya çalıştıkları şey bu şifrelerin etrafından dolaşacak yeni yollar bulmak. | TED | هذا ما يحاولون القيام به و نظرا لان معظم ، جزء كبير من الانترنت يحاولون ان يجدوا طرق حول التشفيرات |
Adına çalıştığın o paragözlerin sana yapmaya çalıştıkları şeyi duydum. | Open Subtitles | سمعت للتو عما يحاول البخلاء الذين تعمل لهم القيام به |
Sonra geri aşağı in ve ne yapman gerekiyorsa onu yap. | Open Subtitles | تذهب إلى أسفل ثم تفعل كل ما هو عليك القيام به. |
Ağladığı için ne yapacağımı bilemiyordum, ona biraz zaman verdim, bu durum William'ı sınıra getirmişti | TED | وبينما كانت تبكي، لم أعرف ما يجب القيام به لذلك أعطيتها مساحتها، و ويليام كان لديه ما يكفي |
Yani, şimdilik iyi ama hayatım boyunca bunu yapmam gerektiğini anlarsam, kendimi asarım. | Open Subtitles | أعني، إنه جيد الآن لكنني سأموت إن فكرت أنه يمكنني القيام به للأبد |
Biz de Moğolların yaptığı gibi onu öldürüp yapılması gerekeni yapmalıyız. | Open Subtitles | ينبغي أن نفعل ما يفعله المغول. قتل هو وينبغي القيام به. |
Eğer sizin için yapabileceğim herhangi bir şey olursa, yalnızca haberim olsun | Open Subtitles | إذا كان هناك أي شيء يمكنني القيام به من اجلك فقط أعلمني |
Ama benim kişisel görüşüm şu küresel köyü anlamak istiyorsanız insanların neler hakkında tutkulu olduklarını, nelerden keyif aldıklarını, boş zamanlarında ne yapmayı tercih ettiklerini bilmek muhtemelen iyi bir fikir. | TED | ولكن جدالي هو ، إذا كنت تريد معرفة القرية العالمية فانه من الأرجح أن تكون فكرة جيدة معرفة مالذي يتحمسوا له، ومالذى يقوم بتسليتهم، ومالذي يختارون القيام به في أوقات فراغهم. |
Bu nedenle, bir ürün yaratmak yerine, yapacağım şeyin bu projeyi bir sürü eş geliştiriciye açmak olduğuna karar verdim. | TED | لهذا قررت ذلك، بدلا عن تهيئة منتج، ما كنت أنوي القيام به كان فتح هذا إلى مجموعة كاملة من المطورين المتعاونين. |
Sadece sözde değil; olayların olması gibi olacağına, yapmamız gerekenleri yaparak, inanmalıyız. | TED | لنؤمن بأن الأشياء ستجري كما ينبغي لها, موفرة لنا ماعلينا القيام به |
Ve bir kral zor olsa bile ne yapacağını bilir ve de yapar. | Open Subtitles | والملك يعرف دائماً ما عليه القيام به ويفعله حتى عندما يكون الأمر صعباً |
Her şeyi yapabilirim, bana bir şans verin bana ne yapmamı istediğinizi söyleyin yeter. | Open Subtitles | أستطيع أن أفعل كل شيء. محاولة لي. قل لي ما تريد القيام به. |
Bunlar benim en sevdiğim ayakkabılarım. Ne yapacaksın onu? Ne? | Open Subtitles | هذا احب حذاء عندي ما الذي تنوي القيام به ؟ |
Bilge doktorlar ve gelişmiş tıptı ve cerrahlardı, elleriyle ne yapması gerektiğini bilen. | TED | كان حكمة الأطباء والطب المتقدم والجراحين الذين يعرفون ما يجب القيام به بأيديهم. |