| Yani, pek de sevmediğin bir çocuk için yalan mı söyleyeceksin? | Open Subtitles | إذاً، يجب عليك الكذب من أجل شاب حتى أنك لا تحبه؟ |
| Günümüzde insan yüzlerini işlemden geçirerek ruh hâlini ve hatta yalan söylediğini tespit eden bilgisayar programları var. | TED | هذه الأيام، يوجد هنالك أنظمة حسابية من الممكن أن نعمل عليها على الحالات العاطفية وحتى الكذب من معالجة وجوه الناس. |
| Ama adamın iki lafından biri yalan. Onun peşini bırakmayacağım. | Open Subtitles | لكن أعرف الكذب من فمه ولن أتركه يفلت بذلك |
| Ve bu zor değil aslında... birisine hiç yalan söylemeden konuşmak, hiç küçümsemeden, alay etmeden, kandırmadan, abartmadan, veya birçoğunun yaptığı gibi gerçeği çarpıtmadan. | Open Subtitles | ومن ثم فمن الممكن التحدث الى شخص ما من دون أي الكذب من غير تهكم من غيرخداع |
| Bir insan değer verdiklerinden neden yalan söylemelerini istesin? | Open Subtitles | عليك أن تسألي نفسك أي شخص يطلب من الفتاتين اللتين يهتم بهما الكذب من أجله |
| Affedersin, başarmak için çok yalan söylediğin her şeyi kaybettin. | Open Subtitles | لقد فقدت كل شيء اضطررت الكذب من اجل إنجازه |
| Bizi güvenlik sızıntısı için yalan makinesine sokuyorlar. | Open Subtitles | وستخضعين لإختبار كشف الكذب من أجل خرق أمني. |
| Eğer O senin mutluluğun için yalan söyleyebiliyorsa sen de onun mutluluğu için gerçekleri kabul edemez misin? | Open Subtitles | ..اذا استطاع هو الكذب من اجل سعادتك ألا تستطيعين قبول هذه الحقيقه من اجل سعادته؟ |
| yalan söylerken, yalanlarımızı gerçeğin parçalarıyla süsleriz. | Open Subtitles | عندما نكذب, نصنع الكذب من أجزاء من الحقيقة |
| Hayır. Kadınlar... onlarla yatmak için, yalan söyleyenlerden hoşlanmazlar. | Open Subtitles | لا, النساء يكرهن الكذب من قبل الرجال الذين يحاولن النوم معهن |
| Kötü muamele eden bir adamın yanında olmakla ve onu korumak için yalan söylemekle suçlanabilir. | Open Subtitles | الوقوف بجانب رجل سيء و الكذب من أجل حمايتهم. |
| Ot içme konusunda onun adına yalan söyleyemem. | Open Subtitles | لا يمكنني الكذب من أجله لأخفي تدخينه للحشيش |
| Hatta yalan testini bile cuvallamadan gectiler. | Open Subtitles | حتى انهم اجتازو اختبار جهاز كشف الكذب. من دون عقبة |
| Columbia Üniversitesinde gayemiz, hakiki bilim aracılığıyla gerçeklere ulaşmaktır iki saniyelik şöhret için yalan söylemek değil. | Open Subtitles | هنا في جامعة كولومبيا، نحن ندرّس العلم الحقيقي، ونكتشف الحقائق، وليس الكذب من أجل للحظة حزينة من الشهرة. |
| Bir keresinde bütün penisine Bengay sürerek yalan dedektöründen geçmeye çalışan birini görmüştüm. | Open Subtitles | أتعلمين، حصلت مره على سائق سيّاره حاول التغلب على جهاز كشف الكذب من خلال المُسكنات في جميع أنحاء قضيبه |
| Bence eğitimli biri, yalan makinesini kolayca atlatır. | Open Subtitles | أعتقد أن شخصا متمرن بإمكانه التغلب على جهاز كشف الكذب من دون أن يرمش له طرف |
| Benim için yalan söylemesini istemedim. | Open Subtitles | لم أرغب في أن أضعها في موقف يجبرها على الكذب من أجلي |
| Niye yalan söylesin ki? | Open Subtitles | هناك من تغلبوا على جهاز كشف الكذب من قبل. ولماذا قد يكذب؟ |
| Şu veya bu nedenle, senin için yalan söylemeye hazırım. | Open Subtitles | لسبب ما أو لأخر أريد الكذب من أجلك |
| yalan söylemeyi Red'imden öğrenmiş olamazsın, aynı annene çekmişsin. | Open Subtitles | لم تتعلم الكذب من ريد, بل من أمك |