| Yine de sen, gerçekte insan kalan tek kişisin. | Open Subtitles | وحتى الآن أنت المتبقي الوحيد البشري الحقيقي |
| Geride bıraktığı tek şey ise akıllılık. | Open Subtitles | وأثرها المتبقي الوحيد هو لمسة اضافية من الحكمة |
| Bana göz kulak olduğun için sağ ol. Elimde kalan tek aile sensin. | Open Subtitles | أشكرك على الاعتناء بي أنت المتبقي الوحيد من عائلتي |
| Görünüşe göre şu anda anlaşma yapabilecek tek şeyin hayatın kaldı. | Open Subtitles | الآن, يبدو أن الشيء المتبقي الوحيد الذي لديك للمساومة عليه هي حياتك |
| O kadar çok şeyi attık ki beğendiğim tek şey o kısım. | Open Subtitles | لقد تخلصنا من الكثير هذا الجزء المتبقي الوحيد الذي يعجبني |
| Benim tek ailem o. Lütfen, bırak da ona yardım edeyim. | Open Subtitles | إنه المتبقي الوحيد من عائلتي رجاءً .. |
| Bu kederli dünyadaki tek güvenli yer... | Open Subtitles | - مالك وضع عليك أين سأخبرك المتبقي الوحيد الآمن المكان الحزين العالم هذا في |
| Geriye tek ben kalmıştım. | Open Subtitles | كنت المتبقي الوحيد له |
| Geriye kalan tek akrabası ise büyükannesi. | Open Subtitles | القريب المتبقي الوحيد هي جدته |