Bugün daha çok yolda kalan arabalara yol göstermekle ve yaşlı bir bayanın donmuş kedisini ağaçtan indirmesine yardım etmekle geçti. | Open Subtitles | ليس فعلياً اليوم كان في غالبه مساعدة سائقي السيارات الذين ظلو الطريق ومساعدة عجوز في انزال قطتها المتجمدة من فوق الشجرة |
2008 yılında, Kuzey Kutbu'nda bir adada donmuş topraktan bir fosil çıkartılmıştı. | Open Subtitles | في جزيرة في أعالي القطب المتجمد الشمالي الاحفور أنتشل من الارض المتجمدة. |
donmuş volkanlardan en sıcak çöllere, baktığımız her yerde yaşayan organizmalar buluruz. | Open Subtitles | نجد الكائنات الحية أينما نظرنا من أشد الصحاري حرارة إلى البراكين المتجمدة |
Belki de bu yaşlı okyanus canlılarının en etkileyici olanı Güney Kutbu cam süngeridir. O da buz gibi sularda 1000 yılı aşkın bir sürede hayatta kalabiliyor. | TED | ربما أكثر ساكنات المحيط المسنّة هذه إثارةً للإعجاب هو الإسفنج الزجاجي في القطب الجنوبي، والذي يمكنه البقاء على قيد الحياة لأكثر من 10000 سنة في المياه المتجمدة. |
Sadece dağların kenarlarına değil, ancak kutsal yolculukların istikameti olan buzlu zirvelere. | TED | ليس ببساطة إلى حواف الجبال بل إلى القمم المتجمدة التي تمثل وجهة الحجاج |
Pasifik'in kuzey batısının fırtınalı kıyılarının ötesindeki soğuk sularda katil balina sürüleri yaşar. | TED | قبالة الساحل الوعر من المحيط الهادئ الشمالي الغربي، تسكن جماعات من الحيتان المياه المتجمدة |
Soğuktan zemine yapışmıştı gözkapağı açık şekilde donmuş, gözler sana bakıyordu. | Open Subtitles | ملتصقة بالأرض بسبب البرد، و جفون الأعين المتجمدة مفتوحة تحدق بنا. |
Çocukluğumda KGB bana, donmuş bedenleri hapishane dışına taşıma işini yaptırırdı. | Open Subtitles | كطفل اعتدت أن أٍاعد الاستخبارات السوفييتة اجر الجثث المتجمدة خارج السجون |
Teğmen Torres'in donmuş bedeni hemen revire taşındı. | Open Subtitles | الهيئة المتجمدة للملازم توريس تم الاسرع بها الى العيادة |
donmuş bir gölün ortasında olan bu yeri seviyorum. | Open Subtitles | أنا أحب هذا المكان، هنا في منتصف البحيرة المتجمدة |
donmuş denizler, üstlerindeki dünyalardır. | Open Subtitles | تعتبر البحار المتجمدة عوالم مستقلة بذاتها |
Sıcak bir vücut, post, süt ve anneleri tarafından yetiştirilmeleri Weddell foklarının bu donmuş bölgede hayatta kalabilmesi için gereklidir. | Open Subtitles | جسدٌ دافىء، فرو، حليب و عناية أمومية، هي عناصر ضرورية لنجاة فقمة الويديل في هذه البيئة المتجمدة. |
donmuş gökyüzüne sahip bu alemi görenlerden bir kaçı genel olarak bunun katedralin içinde gezinmek gibi olduğunu söylemektedir. | Open Subtitles | أولئك الذين لديهم خبرة قليلة في العالم تحت السماء المتجمدة يتكلمون في كثير من الأحيان على أنهم يسيرون في كاتدرائية. |
donmuş kafa dükkanında çalışanlardan birisini bulduk. | Open Subtitles | هناك شيء بخصوص أحد الموظفين في متجر الرؤوس المتجمدة |
Volkanik aktivite, topraktaki donmuş suyu eritebilir, mineral ve gıda döngüsünü sağlayıp, hayatın oluşması için elverişli koşulları sağlayabilir. | Open Subtitles | يمكن للنشاط البركاني أن يذيب المياه المتجمدة في التربة ويعيد دورة المعادن والمواد المغذية خالقاً ظروف مناسبة لوجود الحياة |
Kış süresince, donmuş gölün altında kış uykusuna yatarlar. | Open Subtitles | خلال فصل الشتاء، يسبتون تحت البحيرة المتجمدة |
buz tutmuş camların ötesindeki karanlıkta büyük muhteşem kar taneleri düşüyor. | Open Subtitles | و رقائق الثلج الكبيرة تتساقط في العتمة خلف الأشجار المتجمدة |
buz gibi suyu içince mideme yumruk yemiş gibi oldum. | Open Subtitles | المياه المتجمدة تضرب بطني كأنها ركلات ستمزق أحشائي |
Köşedeki sarı daireler gezegenlerin ötesindeki buzlu cisimler. | TED | وتلك الدوائر الصفراء عند الحافة هي هذه الأجسام المتجمدة بعيدًا وراء الكواكب. |
Efendi Richie'nin dünyaya geldiği gün soğuk ve dondurucu bir kasım günüydü. | Open Subtitles | كان صباح أحد أيام نوفمبر المتجمدة الباردة عندما ولد السيد ريتشي . |
Yoksa buzlu kitlelerden oluşan kuşaktaki cisimlerden biri gibi mi, biraz dışa savrulmuş ve şimdi de eski yerine doğru yol alıyor? | TED | أم أنه مجرد نموذج لحزام الأجسام المتجمدة هذا المدفوع به قليلًا على حواف النظام الشمسي وفي طريقه مجددًا إلى مساره القديم؟ |
Yıllardır o ölü, donuk yüzlerin bana bakışıyla uyanıyorum. | Open Subtitles | لسنوات، أنا مستيقظ مع تلك الوجوه المتجمدة تحدق بي |