İstiridye mevsiminde değiliz. Onları lavaboya boşalt. Bana şişeler lazım. | Open Subtitles | المحار لم يحن وقتة إلق بهم جميعاً , أريد الزجاجات |
Biliyorum. Bir seçeneğin var. İlk defa çiğ istiridye yemek gibi bir şey. | Open Subtitles | أعلم ، لكن أنت لديكي الخيار إنه مثل أول شخص أكل المحار الني |
Günün yemeğini deniz tarağı ve ıspanaklı makarna diye değiştirin. | Open Subtitles | غير الطبق الخاص لـ اليوم لـ المحار و باستا السبانخ |
İlk kez midye yiyorsunuz o zaman neler oluyor? | TED | هذه هي المرة الأولى التي تتناول فيها المحار إذاً ما الذي يحدث ؟ |
Ve ozamanlar Gowanus kanalında yemek tabağı büyüklüğünde istiridyeler bulunduğunuda öğrendik. | TED | وعلمنا أيضا في هذا الوقت هل يمكن أن يأكل المحار في حجم طبق عشاء في القناة نفسها |
- Unut gitsin bu fikri. midyeler için savaşırken bu kıyafetle çok aptal gözükürdüm. | Open Subtitles | انسي الأمر ، سأبدو غبياً جداً بهذا الزي لو تجولت وصارعت المحار |
Gerçekten bir şeyler öğrenmek istiyorum mesela gökyüzü neden mavi ya da ağaç midyeleri neden böyle güzel? | Open Subtitles | أريد أن أتعلم أشياء حقيقية مثل لماذا لون السماء أزرق أو لماذا شجرة المحار لذيذة جدا |
Ben de sizin yöresel istiridye dolmanıza bayılıyorum. - Teoride. - Teşekkürler. | Open Subtitles | و انا من الناحيه النظريه أحب طبق المحار المحشو التقليدى الذى تقدميه |
Kel, şişman. " İnci" diyor. " İstiridye" diyor. Onu seviyorum. | Open Subtitles | إنه شجاع ، سمين ، يقول اللآليء يقول المحار ، أحبه |
Hayır, en kötü fikrim çıktığım kızla istiridye yeme yarışına girmekti. | Open Subtitles | كلا, أسوأ فكرة لي هو منافسة صديقة في مسابقة لأكل المحار |
Yuvamı diğer hayvanların embriyo ve larvaları ile paylaştım. İstiridye ve yengeçlerinkilerden deniz kestaneleri ve anemonlarınkilere kadar | TED | لقد تشاركت في فترة حضانتي مع العديد من الأجنة وحديثي الولادة من المحار وسرطان البحر وقنافذ البحر وشقائق النعمان |
Sadece 5 ay içinde 16 kilometre okyanus, 25 ton deniz yosunu ve 250 bin kabuklu deniz ürünü üretebilir. | TED | في خلال 5 أشهر فقط، 4000 متر مربع من المحيط يمكن أن ينتج 25 طنًا من الأعشاب البحرية و250,000 من المحار. |
Bayan deniz tarağı soslu makarna ve buzsuz bir kola alacak. | Open Subtitles | إن الآنسة تريدُ يوجيني بصلصة المحار الأبيض، وكوكاكولا دونَ ثلج. |
Sen de yiyeceksen, sarımsaklı midye isteyeceğim. | Open Subtitles | سأطلب بعض المحار مع الثوم إذا أردتها أنتِ |
Romalılar midye gibidir, fazlası sağlığa zararlıdır. | Open Subtitles | ولكن الرومان مثل المحار الإكثار منه يسبب لك الألم |
(Gülüşmeler) Son olarak istiridyeler incelir ve birbirlerinin üzerlerine toplanarak bu harika doğal resif yapıları oluşturular. | TED | ضحك وأخيرا، يمكن أن تخفف من المحار وتتكتل على بعضها البعض وتشكل هذه الهياكل المرجانية الطبيعية المدهشة. |
midyeler kışları bizim için çok önemli bir besin kaynağı. | Open Subtitles | المحار هو مصدر مهم لطعام الشتاء بالنسبة لنا. |
O sulu midyeleri sen mi pişirdin? | Open Subtitles | أكان كل ذلك المحار اللذيذ من عملك؟ |
Leziz ufak istridye ya da her neyse hepsini tekneden kazıyacağız. | Open Subtitles | نحن سنشطف كل هذه المحار الصغيرة اللذيذه أو ما شابه من المركب |
Biliyor musunuz, 73'te Kiss, Blue Oyster Cult'ın alt grubuydu. | Open Subtitles | كما تعلمون، في '73، كان کیس لفتح المحار الأزرق عبادة. |
Eğer istiridyeleri kendi dünyalarına gönderebilirsek belki kendi dünyamızı da kurtarabiliriz. | Open Subtitles | إذا أستطعنا أن نُعيد المحار إلى عالمهم ربما نستطيع إنقاذ عالمنا. |
Dün akşam yediğim istiridyeden dolayı olmalı. | Open Subtitles | لابد أنه بسبب تناول المحار الليلة الماضية |
Yani istiridyelerden ilham aldık, ama ben istiridyenin yaşam sürecinden de ilham aldım. | TED | هكذا كانت نستلهم من المحار، ولكن أنا أيضا كنت مستلهمة من دورة حياة المحار. |
Ölü adamın ayaklarının altında ortadaki -- küçük istiridye kabuğu yığını "Büyük Ayı" olmalı. | TED | وهذه الكومة الصغيرة من أصداف المحار تحت قدمي الجثة التي في الوسط من المفترض أنها كوكبة الدب الاكبر. |