"المحال" - Translation from Arabic to Turkish

• imkanı
• mümkün
• imkânı
• imkân
• imkânsız
• imkansız
• imkan

Bu akşam orayı hedef seçmesinin imkanı yok, değil mi?
أعني من المحال أن يسطوا في تلك المنطقة الليلة,أليس كذالك؟

Sadece şaka yapıyorum, çünkü elbette ki, sigaranın su altında yanmasının imkanı yok.
،أنا أمزح بالطبع لأنه من المحال أن تظل شعلة السيغارة تحت الماء

Bizi öldürme fırsatı vardı ama kullanmadı. O tetiği çekmesi mümkün değil artık.
كانت لديه الفرصة لقتلنا ولم يفعل فمن المحال أن يضغط ذلك الزناد الآن

Bunca bekçi varken tüm binaları kontrol etmemizin imkânı yok.
فمن المحال أن نفحص كل هذه المباني، ليس وكل هؤلاء الحراس هناك

Videoda konuştuğu kişinin Toby olmasına imkân yok.
من المحال أن يكون هو الشخص الذي تتحدث اليه في الفيديو

Senin için endişelendiğime inanman bu kadar mı imkânsız?
إنك تجد أن من المحال أن تصدق لكنى أهتم بما قد حدث لك

Bedenimizde yalnız Hayatımızda yalnız tıpkı bir tünel gibi, paylaşmak imkansız.
وحيدون بأجسامنا .. وحيدونبحياتنا. التي هي مثل النفق الذي من المحال مشاركته.

Eğer tüpler orada kalsaydı tekrar şarkı söylememe imkan yoktu.
وان اضطروا لإبقائها .. فإنه من المحال ان استطيع الغناء مجدداً

Sırrımızı tahmin etmelerinin imkanı yok. Tek yapmamız gereken sıradan bir aile gibi davranmak.
من المحال أن يخمنوا سرنا، كل ما علينا فعله هو التصرف كأننا عائلة عادية

Bir gaz devinin bu kadar yakında oluşmuş olmasının imkanı yoktu. Isı çok yüksekti.
من المحال أن تتكون كواكب غازية عملاقة بالقرب من الشمس

Ancak bu teknolojiye bilim insanlarına daha iyi cerrahi araçlar geliştirmelerini söyleyerek ulaşmak mümkün değildir.
لكن من المحال أن قد نتوصّل إلى تلك التكنولوجيا بمطالبة العلماء بإنشاء مسابر جراحية أفضل.

- Gece boyunca sürmüş olması mümkün değil.
من المحال يمكنه قطع هذه .المسافة خلال الليل

Hayatını elinden aldım. Beni affetmenin mümkün olmadığını biliyorum.
يقتلكِ ، وأعرف أنه من المحال أن تسامحيني ولا يحق لي حتي أن أطلب منكِ هذا

Bu kalabalığı yarıp geçmemizin imkânı yok.
من المحال أن تستطيع إيصالها خلال ذلك الإزدحام

- İşlemediğim bir suçtan ötürü hapse girmeyi kabul etmemin imkânı yok.
من المحال ان اقبل بالسجن لجريمة لم اقبلها

Nasıl oldu bilmiyorum ama yaşayabilmesinin imkânı yoktu.
-ولكنه كان من المحال أن ينجو بهذا الحال، محال -ولكنه نجى

Bunu yalnız halletmene izin vermeme imkân olmadığını biliyordum.
لقد عرفت, و من المحال ان ادعك تقوم بهذا وحيدا

Şuna baksana? Ha? Beni terk etmesine imkân yok.
إنظرْ إلى ذلك من المحال أن تَتْركُني

Bu kadın çok güzel, ve sadece benimle yatması imkânsız.
فتلك المرأة جميلة للغاية و من المحال أنها تضاجعني أنا و حسب

Bu yarışa katılmaya ilk yanaştığımda kazanma mesafesi neredeyse imkânsız gözükmüştü.
لدى الوهلة الأولى لدخولي هذا السباق، بدى طموح الفوز بعيدًا ويقارب المحال.

İmkansız olan tek şey o olmadan ülkeden çıkmamız.
المحال الوحيد هو أن أغادر هذه الدولة بدون تلك المرأة.

Kafatasını açıp onunla yüz yüze geldiğimde tümörle yani yaşayan şeyle çıkarmak neredeyse imkansız olacak.
لذا، عندما أفتح تلك الجمجمة وأواجهه ذلك الورم، ذلك الكائن الحي سيكون من المحال إزالته

12 yeni kabul edilmiş hasta bana kaldı ve bugün palyaço olmama imkan yok!
تمّ تسليمي 12 حالة جديدة للتوّ، لذا، من المحال أن أتمكن من أن أكون مهرّجة الأطفال اليوم