Basit görünüşüne rağmen bu küçük yaratıklar çok karmaşık davranışlar sergilerler. | Open Subtitles | على الرغم من أنها تبدو بسيطة، هذه المخلوقات الصغيرة تَكَشَّفَ بعض السلوك المعقد بشكل ملحوظ. |
Şu şekilde çalışıyor, duvarda bu paneller var ve arkalarında, saklanan bu küçük yaratıklar var. | TED | إذن فالطريقة التي يشتغل بها هو أننا نتوفر على هذه اللوحات، والتي وضعناها على الحائط، ووراءها، لدينا هذه المخلوقات الصغيرة التي تختبئ. |
Ama en havalı şey şu, tamamen sıradan bir galaksideki tamamen sıradan bir yıldızın etrafındaki bir moloz yığını üzerindeki bu küçük yaratıklar, dünyayı anlama savaşını kazandırabilir. | TED | ولكن أروع شيء هى تلك المخلوقات الصغيرة جدًا في كومة الصخور المكدسة حول نجمٍ متوسطٍ تمامًا، في مجرة متوسطةٍ تمامًا يُمكنها رِبح المَعركة لفهمِ عالمِهم. |
Onlar gayet küçük şeyler tarafından yenen biraz daha küçük şeylerin ve eninde sonunda büyük şeyler tarafından yenen küçük şeylere bakıyorlardı. | TED | بل كانوا يدرسون التأثير على المخلوقات الصغيرة التي تقتات عليها مخلوقات أكبر والتي بدورها تقتات عليها مخلوقات أكبر |
Bu küçük şeyler, binanın etrafında 18 noktada koşuşturuyordu. | Open Subtitles | هذه المخلوقات الصغيرة هي النقاط الـ18 التي تتحرك حول المبنى |
Ancak bu minik yaratıklar ve onlar gibi daha başkaları sizin içinizdekiler de dahil, tüm canlı hücrelerin birer parçası. | Open Subtitles | و هذه المخلوقات الصغيرة و كائنات مثلها جزء من كل خلية حية بما فيها الخلايا التي بداخلك. |
Bu minik yaratıklar çiftçiliğin başlangıcından beri tarlalarımızda yaşamış ve mahsulümüzün küçük bir bölümünü almıştır. | Open Subtitles | هذه المخلوقات الصغيرة تعيش فى حقول الذره تأخذ نسبة صغيرة من المحاصيل منذ أن تبدأ الزراعة ... |
Toprağı işlerken, içindeki küçük yaratıklara zarar vermekten kaçınmazsın. | Open Subtitles | انظر، حينما تكون مدفوناً في التراب، لا يسعكَ تجنُّب أذى المخلوقات الصغيرة. |
Bunun üzerine kalabalık halde yaşayan, başparmak ile işaret parmağı arasında tutulabilen o küçük yaratıklara döndüm: Ekosistemlerimizin temelini oluşturan küçük şeylerdir onlar. O küçük şeyler, söylemek istiyorum, dünyayı asıl idare eden canlılardır. | TED | لذا فقد تحولت الى المخلوقات الصغيرة التي يمكن حملها بين الأصبعين الإبهام و السبابة: الأشياء الصغيرة التي تؤلف نظم أنظمتنا الحيوية. الأشياء الصغيرة، أرغب بالقول ، التي تدير العالم. |
Hareketli küçük yaratıklar, ha? | Open Subtitles | لقد عملت المخلوقات الصغيرة كثيرأ صحيح |
Bunlar yavaş hareket eden, küçük yaratıklar. | Open Subtitles | إنها تتحرك ببطئ تلك المخلوقات الصغيرة |
En küçük yaratıklar bile bize saldırıyor. | Open Subtitles | حتى المخلوقات الصغيرة تهاجمنا |
O tatlı küçük şeyler çok aç gözüküyorlar. | Open Subtitles | يا لجمال المخلوقات الصغيرة يبدون جائعين. |
Hayatımın 20 yılını bunlar gibi acınılacak küçük yaratıklara boşu boşuna harcadım. | Open Subtitles | أنا اهدر 20 عاما من حياتي على المخلوقات الصغيرة مثيرة للشفقة مثل تلك . |