genç bir lise öğrencisi oturuyordu ve gerçekten fakir bir aileden gelmişti. | TED | طالبة فى المدرسة الثانوية، في سن المراهقة جاءت من أسرة فقيرة حقا |
Kesinlikle. Lütfen, tek isteğim tipik bir Amerikalı genç olmak. | Open Subtitles | بكل سرور اريد ان اكون الامريكية في سن المراهقة فقط |
Bu insanlar hackerlık yeteneklerini ergenlik çağlarında elde etmişler. | TED | فكلهم قد تعلموا مهارات القرصنة في أوائل و منتصف المراهقة. |
ergenlik çağımda eskiz eşliğinde çizim yapıyordum ve sanatçı olmak istedim. | TED | وفي المراهقة كنت أصمم وأرسم وأردت أن أصبح فنانة |
Normalde ergen rüyalarına çok fazla anlam yüklemem ama bu oldukça açıklayıcı görünüyor. | Open Subtitles | عادةً، لا أُعوّل كثيراً على أحلام المراهقة, ولكن هذا الحُلم بالتحديد مقلق جداً |
Gençlik yıllarınızın sonunda beyniniz olgunlaştığında, tam olarak kahkahayı anlamıyorsunuz. | TED | و كذلك لا تستطيع فهم الضحك بمجرد وصول عقلك مرحلة النضج بنهاية فترة المراهقة. |
Amber Jones, genç kızına destek olmaya çalışan bekar bir anneydi. | Open Subtitles | آمبر جونز كانت سيدة عزباء,وتكافع من اجل ان تُعيل إبنتها المراهقة. |
Matias Reyes kendi başına yaşayan onlu yaşlarının sonlarında genç bir adamdı. | Open Subtitles | ماتياس رايس كان شابا يعيش بشكل اساسي بمفرده في أواخر عمر المراهقة |
Beni aramaya geldiğinde yeniden o korkmuş genç kıza dönüverdim. | Open Subtitles | حين أتيت بحثًا عنّي أصبحت فجأة تلك المراهقة الفزعة ثانيةً |
Benim favorilerimden biridir, ama evsiz bir genç olmayı deneyimlemeden önce kıymetini bilmediğim bir şeydi. | TED | هذه إحدى الأشياء المُفضلة إليّ، لكنّها كانت من المسلّمات، قبل أن أبدأ معاناتي مع التشرُّد في سن المراهقة. |
Size genç bir oğlandan bahsetmek istiyorum. | TED | أريد أن أخبركم قصة عن صبي في سن المراهقة. |
Pazartesi gecesi dünyanın önde gelen uzmanı ergenlik depresyonu hakkında konuşmak için geliyor. Salı gecesi, okulda siddet ve zorbalık. | TED | يأتي ويتحدث الينا عن اكتئاب المراهقة ومساء الثلاثاء عن العنف في المدرسة الترهيب |
Eğer bir konusu varsa, o da ergenlik. | TED | إذا كانت تمتلك موضوع، الموضوع عن المراهقة. |
Kızının ergenlik öncesi ve ergenlik sonrası en çok dikkatini çeken değişikliğin utangaçlık düzeyindeki değişim olduğunu söyleyen bir arkadaşımın çok güzel bir anektodu var: | TED | لديّ حكاية لطيفة من أحد أصدقائي إذ يقول بأن أكثر ما لاحظه في ابنته المراهقة قبل وبعد البلوغ هو مستوى إحراجها أمامه. |
Ve eğer o ergen eskrimci ne kadar güzel bir kadın olacağını görebilseydi asıl kız kardeşinin onu kıskanması gerektiğini bilirdi. | Open Subtitles | وإن كانت تلك المراهقة الصغيرة تستطيع رؤية أي امرأة جميلة أصبحت.. لكانت ستعلم أن من تجب أن تكون غيورة هي أختها |
Bir anne ve ergen kızı için çok fazla stil, moda, ölçü. | Open Subtitles | لمجرد أم وابنتها في سن المراهقة ،هناك العديد من الأنواع المواسم، والأحجام |
ergen ve modaya uygun kötümserlik. Sessizlik, Tanrısal sessizlik. | Open Subtitles | المراهقة الحقيقية، التشاؤم العصري أقصد الصمت، صمت الرب |
- Neden herkese... Gençlik yıllarımı cehenneme çevirdikleri için kendilerini becermelerini söylediğimi iletmiyorsun? | Open Subtitles | لماذا لا تخبرين الجميع بأنني ألقيت عليهم اللعنة لجعل سنين حياتي المراهقة تبدو كالجحيم |
Yani, bir şekilde vücut kimyası ve öfkeli Gençlik hormonları acayip şekilde değişiyor ve bütün böcekleri etkiliyordur. | Open Subtitles | وهو الإهتياج الهورمونات المراهقة الذي يجذب كلّ هذه الحشرات. الذي إذا هو أكثر من كيمياء أو هورمونات؟ |
Bir yuvamız vardı. ergenliğin eşiğinde iki çocuğumuz vardı. | Open Subtitles | كان لدينا منزل كان لدينا ولدين يدخلان بسن المراهقة |
Ben gençlerin kahramanıyım salaklar! Beni tanımadınız mı? | Open Subtitles | انا عبد المراهقة , بحق الجحيم الا تميزنى ؟ |
İşte bu bölgenin gelişimine bakan MR çalışmaları büyüme çağında değişimin oldukça çarpıcı olduğunu gösterdi. | TED | لذا أظهرت دراسات التصوير بالرنين المغناطيسي بالنظر لهذه المنطقة بأنها تخضع لتطورات مهولة خلال فترة المراهقة. |
Birkaç hafta sonra bu yeni yetme hâyâllerinden çıkacağız ve geri dönebileceğimiz bir tekdüzelik kalmayacak. | Open Subtitles | بعد أسبوعين سنتخرج من حلم المراهقة هذا ولن يكون لنا أي نمط نتطلع إليه |
Oh, hayır, geldi, ama adını "Teenage Mommy-Girl" olarak değiştirdiler. | Open Subtitles | (بلى، لقد وصل لكنهم أسموه (الأم المراهقة |
Kutup tilkisinin gençliği neredeyse daima yalnız bir yolculuk etmekle geçer fakat birçok canlı tek başına bunu başaramaz. | Open Subtitles | المراهقة بالنسبة للثعلب القطبي رحلة انفرادية تقريبًا لكن لا تنجح بها أغلب المخلوقات وحدها |
- İyiydi... - Not al bunları. Çünkü bunu gençliğine borçlusun, değil mi? | Open Subtitles | كان ذا نفع، فعلت ذلك لأجل تلك المراهقة الكامنة داخلك |
Bu sistemin gelişmesi uzun sürer, çocukluktan erken ergenliğe yavaşça gelişmesi zaman alır. | TED | يستغرق هذا النّظام وقتاً طّويلاً للتّطوّر، ببطء خلال فترة الطفولة، و في بواكير المراهقة. |