Başına gelen hangi korkunç haksızlık seni bu davranışlara itiyor? | Open Subtitles | م الظلم المروع الذى وقع عليك لتتصرفى بهذه الطريقه ؟ |
Bu, benim eve getirdiğim o korkunç şeyden kaçma yerleri. | Open Subtitles | إنها مهربهم من الشئ المروع الذي أحضرته أنا إلى المنزل |
Bu kadının korkunç ölümünü kendi ahlaki sorumluluğum haline getirmeye çalıştığımdan filan değil... | Open Subtitles | انا لا أحاول جعل موت هذه المرأة المروع الى جمنازيوم اخلاقي خاصة بي |
Yoksa mezara dek götürmemiz gereken korkunç ve temelsiz şüphelere yol açar, çünkü her iki örnekteki o faytoncu baştan aşağı çürümüş... | Open Subtitles | انه يجلب الاشتباه المروع الذى لا أساس له يجب ان نحمله لقبرنا كما لا يمكننا الدفاع عنه تماما |
Ve ikinci berbat kariyer seçimimi yaptım: Yarı dönemliğine oyunculuk okumaya karar verdim. | TED | لذلك قمت باختياري المهني المروع الثاني قررت دراسة التمثيل لفصل واحد |
Bu korkunç içkiden biraz daha alacağım. | Open Subtitles | و سأسكب لنا المزيد من هذا المشروب المروع. |
Üç yıl süren kuraklığın sürümü öldürmesi korkunç. | Open Subtitles | ومن المروع كذلك أن ينفق قطيعي إزاء 3 سنوات من القحط |
Ama beni baktırdı. O korkunç manzarayı gösterdi. | Open Subtitles | و لكنه دعانى لكى أنظر و أن أرى المشهد المروع |
İyi bir avukatım ve muhtemelen sonum hapishane olacak ve barodan atılacağım ve bu kadar korkunç ne yaptım bilmiyorum. | Open Subtitles | أنا محام جيد و على الأرجح سيتم إبعادي و سأدخل السجن و لا أعرف ما الشيء المروع الذي فعلته حتى يحدث لي ذلك |
Kardeşlerim bu korkunç hareketle, kaçınılmaz surette birbirine takip edecek olan sonsuz hayvani gaddarlık yok edilmeli, edilebilir ve edilecektir. | Open Subtitles | إخوتي واخواتي القائمه الا نهائيه للاعمال الوحشيه والبهيميه والتي ستتلو هذا الفعل المروع حتما |
Yulafı yerken, soğuk gemin korkunç, acı ve metalik tadı... aklınızdan çıkıveriyordu. | Open Subtitles | ما إن تأكل القليل منها .. يمكنك نسيان ذلك القضيب الحديدي المروع داخل فمك و مذاقه الحديدي المر |
Önce kahvaltı sonra o korkunç gösteri. | Open Subtitles | أولاً بأمر الفطور بعدها العرض المروع الذي فعلته بالأسفل |
Son derece sıcakkanlı konuksever insanlardır. Öylesine korkunç bir yerde yaşıyorlar. | Open Subtitles | هناك أولئك الناس الدافئين المضيافين يعيشون في ذلك المكان المروع |
Bana söyleyemediğin korkunç olan şey ne? | Open Subtitles | وما هو الشئ المروع الذي لا تستطيعين ان تقوليه لي؟ |
Sadece o benim korkunç vejetaryen Finli-- | Open Subtitles | المروع فحسب الأغذية النباتيَّة الفنلنديَّة |
Kendi içimizde korkunç bir boyut keşfetmiş gibiyizdir. | Open Subtitles | كما لو أننا اكتشفنا الجانب المروع في أنفسنا |
Açıklama yapmak için o korkunç duvarın önünde durdu ve dünyaya şöyle seslendi: | Open Subtitles | وللوصول للنقطة الأساسية وقف أمام ذلك الحائط المروع وأعلن إلى العالم: |
tüm söyleyebileceğim korkunç şekilde komikti. | Open Subtitles | على الرغم من ذلك سأقول بأنه كان عملاً فيه الكثير من المرح المروع |
Bu berbat mutfakta her ne olduysa bizim araştırmalarımızla hiçbir alakası yok. | Open Subtitles | أيا كان الذي حدث في هذا المطبخ المروع. فإنه ليس له أي صلة بتحقيقاتنا |
Şu berbat, yobaz, misyoner Kuzey'den nefret ediyorum. | Open Subtitles | انا اكره ذلك التبشيري البروتاستي المروع من الشمال |
Beni o berbat ızgara lokantalarından birine götürdü. | Open Subtitles | أوه يا أبي لقد أخذني إلى ذالك ا لمكان المروع للشواء |