Diyelim ki dediğiniz gibi oldu, kuş çarpması sonucu çift motor durması. | Open Subtitles | لنفترض أنه كان كذلك كما تقول، فقدان المحرك المزدوج بسبب هجوم الطيور. |
Şu üç kirişli penceresi olan çift yönlü kapı, arazi dolgusu olarak kullanılacaktı. Şurada küçük bir kule var. | TED | الباب الأمامى المزدوج هنا يعلوه ثلاث نوافذ ضوئية، وهو ما كان متوجه للنفايات. هناك يظهر برج صغير. |
Downing Caddesi 10 numarada David Cameron, kamu sektöründen daha fazla işçi çıkararak çift dipli durgunluğu atlatıp atlatamayacağını anlamaya çalışıyor. | TED | في 10 شارع داونينج، يحاول دايفيد كاميرون أن يستنبط خفض وظائف القطاع العام أكثر لكي يتفادى الركود المزدوج. |
Seviştiğin o pislikle çıktığımız çifte... randevuyu konuşmak istiyor musun? | Open Subtitles | أتريدين التحدث عن الموعد المزدوج مع الأحمق الذي نمتِ معه؟ |
Düşük güçlü çifte açmaz meydana geldiğinde açıkça konuşmayız, gözden kaçarız, fakat açıkça konuşursak, cezalandırılırız. | TED | يحدث القيد المزدوج منخفض الطاقة عندما لا نتحدث فإننا لا نُلاحَظ، لكننا إذا تحدثنا نُعاقب. |
Lucas'ın sakatlanmasıyla, artık daha fazla ikili sıkıştırmaya maruz kalacaksın. | Open Subtitles | في ظل إصابه لوكاس, سوف تواجه الكثير من الدفاع المزدوج. |
Varış yeri.: Double X Charter Havaalanı. | Open Subtitles | لقد تمّ اختيار المقصد الأخير لميثاق المطار المزدوج |
çift sarmallı DNA'yı tanıyorsunuz. | TED | ربّما أنتم على اطّلاعٍ بذلك الشّريط اللّولبي المزدوج للحمض النّووي. |
Bu klasik çift sarmal formundaki DNA. | TED | هذا الشكل الافتراضي لشريط الحمض النووي الحلزوني المزدوج |
Bu zarar, çift sarmalın iki sarmalında da oluşan bir yırtılma şeklinde oluşuyor. | TED | ويكون الإتلاف على شكل كسر مزدوج في السلستين وسط الحلزون المزدوج. |
Biz çift sarmalla ilgilenmeyeceğiz, ipliklere tek te bakmak istiyoruz. | TED | ونحن نريد أن ننظر إلى خيوط فردية وليس التفكير في اللولب المزدوج |
42. Sokak'ta çift R'ye binebilmek için tren değiştirmek zorundayım. | Open Subtitles | يجب أن أتحوّل إلى شارع "42" لكي أسلك الطريق المزدوج |
Böylesi bir çift kişiliğe sahip olduğunu veya iki taraflı mücadelesi olduğunu hiç bilmezdik. | Open Subtitles | لم يكن أحد ليظن أن لديه هذه الشخصية المزدوجة أو هذا المسعى المزدوج |
çift taraflı ajan gibisin. Bana karşı çalışıyorsun sanki. | Open Subtitles | إنك مثل العميل المزدوج وكما لو أنك تعمل ضدى |
Cinsiyet çifte açmazı açıkça konuşmayan, gözden kaçan kadındır ve açıkça konuşmayan kadın cezalandırılır. | TED | القيد المزدوج لنوع الجنس هو النساء اللاتي لا يتحدثن لا يُلاحَظن، والنساء اللاتي يتحدثن يُعاقبن. |
Ve düşük güçlü çifte açmaz dar bir yelpazemiz olduğu ve güç eksikliği anlamına gelir. | TED | ويعني القيد المزدوج منخفض الطاقة أن لدينا نطاق ضيق، وأننا تنقصنا الطاقة. |
Dar bir yelpazemiz var ve çifte açmazımız çok büyük. | TED | لدينا نطاق ضيق، وقيدنا المزدوج كبير جداً. |
Öz-tanıtım çifte açmazı başarılarımızın reklamını yapmadığımızda ortaya çıkar, kimse farkına varmaz. | TED | القيد المزدوج ذاتي الترويج هو إذا لم نعلن عن إنجازاتنا، لا يلاحظها أحد. |
Her biri DNA'nın sıkı sarılmış bir molekülüdür, ünlü ikili sarmal. | Open Subtitles | كل منها هو جزيء حمض نووي ملفوف بإحكام اللولب المزدوج الشهير |
İkili ip atlama, siyahi kadınlar için hâlâ çok güçlü bir kültür ve kimlik simgesi. | TED | بقي الحبل الهولندي المزدوج رمزًا قويًا للثقافة والهوية بالنسبة إلى النساء السود. |
Ama Double Meat Palace maaşıyla ödeyebileceğini sanmıyorum. | Open Subtitles | لست متأكدة من أنه يمكنني البيع بما لديك من أجر من قصر اللحم المزدوج , رغم ذلك |
Bir akşamlığına Doublemeat yaşam tarzından uzaklaşmak sana iyi gelir. | Open Subtitles | ربما سيفيدك الابتعاد عن أسلوب الحياة في اللحم المزدوج |
Alışık olduğunuz iki yüzlü şirket politikacılarından olmadığım için üzgünüm ama bu yüzden son iki saattir ter döküyorum. | Open Subtitles | أنا آسف لأني لست بارعا في خطاب الشركات المزدوج كما كنت تريد لكنِّي كنت أعمل جاهدا على هذا لساعتين |
Burası duble cappucinolar için, duble bebek için değil. | Open Subtitles | هذا المكان للكابوتشينو المزدوج وليس لعربات الأطفال المزدوجه |