| Şu sahte gösterilerle bizi bölmeye çalışıyor Büyük Willie konuşmak istiyor | Open Subtitles | حاول أن تحفظها من ذلك الحمار المزيف كبير الخداع لطيف الكلام. |
| Arkaya saklandı, ben de sahte kanı ön tarafa koydum. | Open Subtitles | ، لقد إختبئت بالخلف و أنا وضعت الدم المزيف بالأمام |
| Fakat bunu sen kendin de söyledin, tabutta sahte paradan başka birşey yoktu. | Open Subtitles | ولكن أنت بنفسك قت بأنه لا يوجد شيء سوى المال المزيف في الصندوق |
| Bu sahte evlilik olayı bir gün başına iş açacak demiştim. | Open Subtitles | لقد اخبرتك سابقاً ان موضوع الزواج المزيف سوف يؤثر على حياتك |
| Evet, erkek arkadaşın grubu sahnede üstlerine sahte kan döküyor. | Open Subtitles | نعم فرقة حبيبها تسكب الدم المزيف على أنفسهم في المسرح |
| sahte kardeşinin anlaşmanın kendi üstüne düşen kısmını yerine getireceğine ikna olmadım. | Open Subtitles | أعذراني لست مقتنعاً تماما بأخيك المزيف هذا يخطط للإحتفاظ بغايته من الصفقة |
| Biraz önce o sahte doktora saç ektirme olayını mı sordun? | Open Subtitles | هل قمتَ لتوك بسؤال ذلك الطبيب المزيف عن زراعة الشعر ؟ |
| O sahte tavşanı oğlumun öldürdüğünü sanıyorsan sikik bir hayal dünyasında yaşıyorsun demektir. | Open Subtitles | وإن كنت تظنين من ابني قتل الأرنب المزيف إذن انت تعيشين خيالاً لعيناً |
| Sonra, annem okul çantamı karıştırırken okul belgesini buldu ve hemen imzanın sahte olduğunu gördü. | TED | لاحقاً .. كانت والدتي تتاكد من حقيبتي فما حدث هو ان وقعت يدها على ورقة العلامات و ميزت على الفور توقيعها المزيف |
| Erkek çocuklarıma sahte ahlak derslerini öğrenmemelerini öğrettim. | TED | علمت طلابي من الفتيان ألّا يتعلموا الدرس الذي يسمى بالشرف المزيف. |
| Çünkü böylece, eğer benim sahte yerim sizin haritanızda çıkarsa, kesin ve emin olarak haritayı benden çaldığınızdan emin olabilirim. | TED | لأنه إذا ظهر بعد ذلك مكاني المزيف على خريطتك، أستطيع أن أكون على يقين تام أنك سرقتني. |
| Kafeteryada o sahte düşüşü yaparken buramı sandalyeye çarpmışım. | Open Subtitles | هذا من الإصطدام بالكرسى أثناء السقوط المزيف في المطعم |
| Kanun, sahte bir Beauregard Bennet'la tatmin olacak. | Open Subtitles | القانون سيكون مقتنعاً ببو ريجارد بينيت المزيف |
| Hitchcock'un eklediği tek şey olan bu sahte kuledeyken... | Open Subtitles | من هذا البرج المزيف الشيء الوحيد الذي أضافه هيتشكوك |
| Sen kaçarken sahte atı koydular kasaya. | Open Subtitles | لقد وضعوا الحصان المزيف في الخزانة بينما كنتم تحاولون الهروب |
| Marthe Daubreuil Mösyö Renauld'nun düzenlediği sahte ölümü biliyordu, ve bundan ustaca yararlanmaya karar verdi. | Open Subtitles | مارثا دوبرييه, علمت بتخطيط السيد بول رينو بالموت المزيف وبذكائها ارادت الاستفادة من خطته لفائدتها هى |
| Bunların hepsi sahte hafıza aktarımları olamaz. | Open Subtitles | هو لا يستطيع كلّ يكون زرع الذاكرة المزيف. |
| Sally bu insanlara karşı sahte bir ad kullanıyor. | Open Subtitles | يبدو أن سالي تستعمل اسمها المزيف مع هؤلاء الناس. |
| Bak, sadece çakma kocamın iyi adamların kazanmasını istediğini ümit ediyorum. | Open Subtitles | انا فقط امل ان زوجي المزيف لايزال يريد الاشخاص الطيبين ان ينتصروا |
| O işi bitir, sahtekar.. | Open Subtitles | اكتب التأمين الصحى أيها المزيف الكبير |
| En Pahalı yalandan Gerçek Savaş Filminin Kamera Arkasındaki Gerçek Hikâye ile. | Open Subtitles | للفيلم الحربي المزيف الأغلي تكاليفاً على مر التاريخ |
| Papa dediğiniz sahtekâr uğruna Lucrezia'ya kendini pazarlamasını emrettin. | Open Subtitles | لقد امرت لوكريشا لتجعل من نفسها عاهرة باسم البابا المزيف |
| Bana sahtesini sattın. Gerçek yüzüğü istiyorum, şimdi. | Open Subtitles | لقد بعت لي المزيف أريد الحقيقي الآن |
| sahteleri kullanarak daha çok para kazanacağımı anladım. | Open Subtitles | لقد أدركت مؤخراً بأنني أستطيع تحقيق مال أكبر بإستعمال المزيف |
| Ve uzun araştırmalardan sonra, aslında uzun da değil, biraz araştırmadan sonra öğrendik ki bizim müşterilerimiz taklit giymiyormuş. | TED | توم فورد: ونحن وجدنا بعد بحث مُضني أن، في الواقع ليس بحث مُضني، بحث بسيطة جدا، أن الزبون المزيف ليس زبوننا. |