standartları ve ürünleri kullanıyoruz, tavsiyelerde bulunuyoruz, yani iletişimin güvenliğini korumak bizim için oldukça önemli, tıpkı diğer insanlar için olduğu gibi. | TED | نستعمل المعايير و نستعمل المنتجات التي نوصي بها, لذا من مصلحتنا ان نبقي اتصالتنا محميه بنفس الطريقه التي يجب حمايه الاخرين بها. |
Eğitim kurumları standartları ve performansı yükseltmek için sıralamanın açıkça yapıldığı ve ölçülerin kullanıldığı ilk yerdir | TED | التعليم هو الميدان الأول حيث المقاييس تظهر بشكل عام وحيث تستخدم القياسات كأداة لتحسين المعايير والآداء |
Dergi ne kadar iyiyse standart o kadar yüksektir. | TED | كل ما كانت الصحيفة أفضل، كل ما كانت المعايير أعلى |
Çok ilginç, o kütüphanede yalnızca bir molekül bu kriterlere uydu ve o molekül de Halocin çıktı. | TED | من المثير للاهتمام وجود جزيء واحد يطابق هذه المعايير في المكتبة فقط، وتبين أن هذا الجزيء هو الهالوسين. |
Bir adım daha yukarı çıkarsanız çiftçilere gelirsiniz, kozmetik Standartlar yüzünden zamanı gelince hasatlarının üçte birini hatta daha fazlasını atarlar. | TED | اصعدوا خطوة واحدة، و ستصلون للمزارعين، الذين يتخلصون من ثلث وأكثر من حصادهم بسبب المعايير الجمالية. |
Fakat biz yerleşmiş standartlara daha fazla güvenemeyiz. | TED | ولكننا لا نستطيع ببساطة الوثوق المعايير المعمول بها. |
Bu sabah buraya gelmeden önce bu kriterler zaten aklının bir köşesindeydi sanırım. | Open Subtitles | اظن انه عرف انه اراد تلك المعايير قبل ان يأتي هنا هذا الصباح |
Bizler uluslararası standartların çalıştığını iyi biliyoruz, lakin biz onlara tabiyiz. | TED | نحن نعلم أن هذه المعايير الدولية تنجح لأننا بالفعل لدينا واحدة. |
Seçeneklerim hakkında düşündüğümde hangi kriterleri kullanmam gerektiğini, nasıl karar vereceğimi bilmiyordum. | TED | عندما كنت أفكر بالخيارات المتاحة أمامي بصراحة لم أكن أعرف كيف أتخذ القرار ما المعايير المتبعة لاتخاذ القرار. |
Buradan yola çıkarak, şehirleri bu daha yüksek çizgiye çekecek Ekolojik Performans standartları adlı çalışmayı hazırladık. | TED | لذلك نحن خلق ما يسمى معايير الأداء البيئي، لإنقاء المدن ضمن هذه المعايير العالية. |
Ailem kütüphane standartları hakkında hiç konuşmaz. | Open Subtitles | عائلتي لا يتحدثون إطلاقاً عن المعايير المكتبية |
Chilton, Amerika'daki okullar arasında akademik standartları çok yüksek olan okullardan biridir. | Open Subtitles | تشيلن لديها أعلى المعايير الأكاديمية على كل مدارس أمريكا |
Bayan Fulsom, Bay Darling'e aşırı erdemlik taslamada kendi için bile standartları aşan bir hakaret mektubu gönderdi. | Open Subtitles | الآنسة فولسوم بعثت رسالة غاضبة إلى السّيد دارلنج الذي وضع المعايير الجديدة من التزمت، حتى لها |
Evet, işe girdiğimden beri standart prosedüre nasıl uyduğumu biliyorsun. | Open Subtitles | نعم، أنت تعرف كيف أنني تابعت المعايير منذ الوقت الذي بدئت فيه العمل بدوام جزئي |
Diplomasi, şefkat, standart, adet, gelenek. | Open Subtitles | الدبلوماسية، العاطفة، المعايير السلوكيات، التقاليد |
Yani insanların normalde sevdiği bütün kriterlere sahiptirler. | TED | إذن فهي تجمع كل المعايير التي يحبها الناس عادةً |
Ağzımın tadı kaybolduğundan değil hangi kriterlere göre hüküm vereceğimi bilemiyorum. | Open Subtitles | أنا لم أعد أقل ثقة في ذوقي فحسب, لكن لا أستطيع أن أذكر المعايير التي أسّست عليها رأيي. |
90'larda onüçüncü Bu gerileme Standartlar düştüğünden değil başka alanlarda çok hızlı yükseldiklerindendi. | TED | وفي التسعينات بالمرتبة 13 ليس لأن معاييرها قد تدهورت بل لأن تلك المعايير تطورت بسرعة مذهلةفي باقي العالم. |
Doug için, hepsi standartlara sıkı sıkıya bağlı olup insanlara yumuşak olmadan geçiyordu. | TED | بالنسبة لدوغ تعلق الأمر بالصرامة في المعايير والتسامح مع الناس. |
Licklider bunu, insanları hedefler koyarken hipotezler hazırlarken, kriterler belirler ve değerlendirmeler yaparken izleyip sezgisel bir şekilde fark etti | TED | لاحظ ليكليدر ذلك بشكل حدسي، البشر المتفكرون يحددون الأهداف ويصيغون الفرضيات، ويحددون المعايير ويجرون التقييم. |
Rastgele otoriteye veya yerel geleneklere göre seçilmiş olan eski standartların yerini matematiksel ve doğal ifadeler almıştır. | TED | المعايير القديمة المبنية على سلطات تعسفية أو التقاليد المحلية تم استبدالها بعلاقات مستمدة من الرياضيات والطبيعة. |
Kiracılar çekilişle seçilirler... ama spesifik gelişim için önce kriterleri görmeniz gerek.. | Open Subtitles | سيتم اختيار المستأجرين بسحب القرعة.. لكن أولاً يجب أن تحققوا المعايير .. المعايير الخاصة بالمطورين.. |
Güney Hindistan standartlarına göre fazla açık tenli olduğunu söylemeliyim! | Open Subtitles | لابدّ أن أقول بأنّها بيضاء جدّاً حسب المعايير الهنديّة الجنوبيّة. |
çıtayı alçak tutuyorsun demek. | Open Subtitles | يبدو أن المعايير لتعليق الدرجة على البراد قد انخفضت |
Ve konuşmayı, kendi fikirlerimiz üzerine tartışmaktan en iyi fikirleri belirleyecek objektif kriteri bulmaya taşıyor. | TED | وغير مسار المحادثة من الجدل بشأن آرائنا لمحاولة وضع المعايير الموضوعية من أجل تحديد أفضل الأراء. |
İnsanlar, kendi norm ve standartlarını belirtebilecekti. Çünkü resmi topluluklarda geçerli olan Standartlar, gayri resmi olanlarda işe yaramıyor. | TED | وبإمكانهم المجيء بقواعدهم ومعاييرهم، لأن المعايير التي تصلح للمواطنين الرسميين لا تصلح لغير الرسميين. |
Sörf tahtasının su hareketine dair fizik koşullarını etkileyen o kadar çok farklı kriter var ki. | TED | هناك الكثير من المعايير المختلفة التي تؤثر على كيفية تحرك ألواح الركمجة على الماء. |
Şüphelinin yaşadığı yeri bildiğini söylüyor, tanıma da uyuyor. | Open Subtitles | انه يقول انه يعرف اين يعيش الجاني و انه يناسب المعايير |
Çünkü, gemide bu kritere uyan sadece bir adam var ve o sensin. | Open Subtitles | لأن هناك فقط شخص واحد على متن المنصة والذي يلبي هذه المعايير وهذا. |