"الملابسِ" - Translation from Arabic to Turkish

• kıyafet
• elbise
• giysileri
• kıyafetleri
• giysiler
• elbiseleri
• kıyafetler

Yeni kıyafet almak için beni buraya sürüklediler.
هم يَسْحبونَني خارج لشِراء بَعْض الملابسِ الجديدةِ.

Tek bir kıyafet seçip geri kalanların tümünü orada bırakmak zorundaydım.
أسفل إلى ظبائي الثمانية الأخيرةِ. أنا كان لا بُدَّ أنْ أَلتقطَ زيَّ واحد إذن وهناك وإجازة بقيّة الملابسِ وراء.

Evet Gary, git biraz elbise getir amına koyayım.
نعم، غاري، اذهب واحصل على بَعْض الملابسِ اللعينة, ؟

Tüm kurbanların giysileri ve saçları onun arka bahçesinde bulunmuştu.
منذ أن كَانَ في فنائه الخلفى الملابسِ وشَعر كُلّ الضحايا وُجِدت لديه

Şurada şu ıslak kıyafetleri değiştireyim.
أَنا فَقَطْ سَأُصبحُ خارج هذه الملابسِ الرطبةِ.

Yeni giysiler almalıyız.
نحن يَجِبُ أَنْ نَشتري بَعْض الملابسِ الجديدةِ.

İkisinin de elbiseleri yoktu.
ولم يكَنَ لدَيهُا الكثير من الملابسِ كذلك.

Ve kendime yeni kıyafetler almak için bugün fırsatım var.
وأنا عِنْدي الفرصةُ لشِراء بَعْض الملابسِ اليوم.

Böylece bir sürü kıyafet alıp onları muhtaç çocuklara verebilirim.
لذا أنا يمكن أن أَشتري باقة من الملابسِ و من ثم أتبرع بها للأطفال المحتاجين

Hediye çekindeki tüm parayla muhtaç çocuklara kıyafet alacaklar.
هم سيأخذون كل مال بطاقة الهدية لشراء الملابسِ للأطفالِ المحتاجين

Gel yukarı çıkıp, üzerine kıyafet bulalım.
الذي لا تَصْعدُ ودعنا نَحْصلُ على بعض الملابسِ.

Ve deniz kabuğu yemenin, değişik türlerde kıyafet giymenin yasak olduğunu da.
ومِن أكل الأسماك الصدفيّةِ، مِن لِبس الملابسِ ذات الأنسجةِ المُمزوجة.

- Steward, misafirime elbise ayarla.
- ستيوارد، هات بعض الملابسِ لضيفِي.

Sana elbise getirdim.
l وَجدَ بَعْض الملابسِ.

Sanırım bu giysileri çıkarmalıyım.
أَفترضُ بأنّني يَجِبُ أَنْ إخلع هذه الملابسِ

Tamam, bu ıslak giysileri çıkaralım.
الموافقة، نظرة، دعنا نَخْرجُ هذه الملابسِ الرطبةِ.

Şimdi de aynı kıyafetleri giyiyoruz, böylece kaybolursam insanlara "Benim gibi giyinen birini arıyorum" diyebilirmiş.
والآن هي تجعلنا نلبس نفس الملابسِ لو إني تهت تستطيع أن تقول لأي شخص ، إنظر إلي شخص يلبس مثلي

Tabii ki sen bir alışveriş merkezinde olmazdın yeni kıyafetleri üzerine yanlışlıkla giydiğinden.
بالطبع أنت لَنْ في a مركز تسوّق يَجْعلُك قَدْ وَضعتْ على بَعْض الملابسِ الجديدةِ عرضياً.

-Terapistimin bürosunun yanında harika bir mağaza var. Eski moda muhteşem giysiler satılıyor.
هناك مخزن قُرْب مكتبِ معالجِي الذي لَهُ أفضل الملابسِ الممتازةِ.

Arka tarafta gazeteler, küvet ve eski giysiler var.
على الشرفة الخلفيةِ... اوراق وعاء وبَعْض الملابسِ القديمةِ.

Bilirsin, elbiseleri taşımayı ve marka olmayı öğrendiğinde sana yeni işler bulurlar.
تَعْرفُ، حيث تَتعلّمُ عن الملابسِ والاتيكيت و عن أشياء كتلك بينما يَحْصلُ لنا على وظائفَ.

- elbiseleri geri vermek için.
- وصل لإرْجاع الملابسِ.

Yok, banyo yaptırıp temiz kıyafetler verip birkaç test yapacaklar.
كلا، سيجعلونكِ تأخذين حمّامًا وترتدين بعضَ الملابسِ النظيفة . و يجرون لكِ بعض الفحوصات