| İstediğimizi elde ettik ve aramızdaki özel ilişki, hala çok özel. | Open Subtitles | حصلنا على ما اتينا من اجله وعلاقتنا المميزة ما زالت مميزة |
| İstediğimizi elde ettik ve aramızdaki özel ilişki, hala çok özel. | Open Subtitles | حصلنا على ما اتينا من اجله وعلاقتنا المميزة ما زالت مميزة |
| Şimdi, o özel kızın duyduklarından sonra beni affedeceğini sanıyorum. | Open Subtitles | و بعد أن سمعت فتاتى المميزة الحقيقة أعرف أنها ستسامحنى |
| İş arkadaşlarımızın özel hayatıyla ilgili bir şeyler öğreniyoruz da ondan. | Open Subtitles | إنه يمنحنا الفرصة المميزة لنلق نظرة على الحياة الشخصية لشركاء العمل |
| Artık endişelenmeyin, bayan. Kocanızın cesedini bulması için özel köpek birimimizden birini yollayacağım. | Open Subtitles | لا تقلقي يا سيدتي، سنرسل أحد كلابنا البوليسية المميزة للبحث عن جثة زوجك |
| özel onur konuğumuz, Bayan Lalitha Lajmi son kararı verdi.. | Open Subtitles | ضيفتنا المميزة ، السيدة لاليثا لاجامي كانت في حيرة شديدة |
| Yumuşak kalbinde taşıdığı hassaslığıyla içlerinde en özel olanı da Claire. | Open Subtitles | و هي المميزة و لديها نقطة ضعف و هو قلبها الرقيق |
| Biraz yavaşlayalım..beyler, o özel kızı tutun ve dans edin | Open Subtitles | سأبطئ الموسيقى الأن فليأخذ كل شاب فتاته المميزة ويدعوها للرقص |
| Ben de çıkıyorum. Bugün benim için özel bir gün. | Open Subtitles | أنا أتسلل للخارج أيضًا إنه نوع من المناسبة المميزة اليوم |
| Ben de bununla örtüşecek çok özel kadını arıyordum hep. | Open Subtitles | لطالما كنت أبحث عن المرأة المميزة التي ستتطابق مع هذا |
| Ben anneme bu özel merasim anında yardımcı olduğum için heyecanlıydım. | TED | كما كنت متحمسة وسعيدة لأنني ساعدت أمي في تلك اللحظة الإحتفالية المميزة |
| Gerçek şu; bu özel anlayışı edinen meslektaşlarım, ben, anne-babalar ve diğer aile üyeleri benzersiz bir konumdayız. | TED | الحقيقة أن زملائي وأنا والآباء، وأعضاء الأسرة الآخرين الذين شهدوا هذه الحكمة المميزة هم في وضع فريدٍ من نوعه. |
| Ay'ın Dünya'yla özel bağlantısının nedeni Dünya bir sinestiyken Ay'ın Dünya içerisinde oluşmuş olmasıdır. | TED | العلاقة المميزة التي تربط الأرض بالقمر راجعة لكون القمر قد تكوّن داخل الأرض حين كانت الأرض عبارة عن سينيستيا. |
| Bu gerçekten benim derim. Kesinlikle Hollywood özel efekti değil. | TED | انه حقاً جلدي. انه ليس من تأثيرات هوليوود المميزة. |
| Ve çevremizden kaynakları çekip çıkarması için özel olarak yaptığımız araçların bir nevi suratımızda patladığını izledik. | TED | وقد كنا نتفرج بينما الأدوات المميزة التي صنعناها لإستخراج المصادر من بيئتنا تنفجر ببساطة أمامنا. |
| 1937'de özel Oscar Ödülü'nü almıştır. | Open Subtitles | بالأفلام الناطقة والتى نُسىَ معظمها عاد إلى هوليوود كى يتسلم جائزة الأوسكار المميزة عام 1937. |
| Ve özel ödüller, ailelerinden yardım almadıkları açıkça belli olan iki öğrenciye gidiyor: | Open Subtitles | والجوائز المميزة ستذهب للطالبان اللذان لم يحصلا على مساعدة من أهلهم |
| Şimdi benimle gelirseniz özel insanların düğünleri için başka neler aldıklarını gösteririm. | Open Subtitles | الآن، إذا أتيتم معي سأريكم ماذا يحصل الناس المميزة لأجل زفافهم |
| Bu eşsiz hızlı çekim görüntüler son dört yılda çekildi. | Open Subtitles | اُلتقطت هذه الصور المميزة المتباطئة على مدار الأعوام الأربع الماضية |
| seçkin erkek arıların arasındaki kraliçe arı gibi. | Open Subtitles | انها تشبة ملكة النحل بإختياراتها المميزة |
| Bir beyaz olarak ayrıcalıklı günlerimin sayılı olduğunu söylüyorsunuz ben de hala imkanım varken tadını çıkarıyorum. | Open Subtitles | أنت تقول لي بأن أيامي البيضاء المميزة ليست معدودة، فأنا أستمتع بهذا الأيام حينما أستطيع |
| İşte bu Frank Campana'nın felsefesi, tüm dövüşçülerine bunu yansıtıyor. | Open Subtitles | تلك هي السمة المميزة في فلسفة فرانك كامبانا, وهي أمور يقوم بها كل مصارعوه, |
| İmzası da, içeri girdikten sonra yaptıkları. | Open Subtitles | العلامة المميزة ماذا يفعل و هو في الداخل |
| Yanılsamalar ve halüsinasyonlar bu hastalığın en belirgin işaretleri. | TED | الأوهام والهلوسة هي السمات المميزة للمرض. |