| kehanet üçünüzün de düşeceğini söylüyor arkadaş, aile ve düşman tarafından. | Open Subtitles | تقول النبوءة إن ثلاثتكم ستسقطون بأيادي صديق وفرد من الأسرة وعدوّ. |
| Çünkü kehanet hala devam ediyor. Ve kardeşimin ölümsüzlüğü aşırı hassas gibi. | Open Subtitles | لأن النبوءة ما تزال فوق رؤوسنا، وخلود أخوتي يبدو فجأة هشًّا واهيًا. |
| Aslında, işte bu kendini gerçekleştiren bir kehanet. | TED | حسنا ، في الأمر شيء من النبوءة قد يشعرك بالرضى عن النفس. |
| kehaneti aktaran yaşlı kadın mı bu? | Open Subtitles | هل هذه المرأة العجوز التى قيل لها النبوءة ؟ |
| kehanetin dediğine göre "Shard"ı bulmak zorundasın. | Open Subtitles | حيث أن النبوءة تقول أنك يجب أن تجد الشظية |
| Kehanete göre Una Mens'i katletmek aynı zamanda güçlü Kök Tohumu'nu yaratır. | Open Subtitles | النبوءة تقول ان مقتل الـ اونا مينز ايضا يخلق قوة البذرة الاصلية |
| Bu yüzden kehanette anılacak kadar değerli olup olmadığımı merak ediyorum. | Open Subtitles | ذلك جعلني أفكّر ما إن كان لي دور جدير في النبوءة. |
| Ve toprak falı olarak kimya topluluğuna girmiş oldu: toprak yolu ile kehanet. | TED | و هناك تم ادراجها في مجمع العلوم تحت مسمى جيومنسي : النبوءة من خلال كوكب الأرض. |
| Ben dostunuzum. kehanet. Bütün bu belaya kehanet sebep oldu. | Open Subtitles | ابقوا، لقد تسببت النبوءة في كل هذه المتاعب |
| Buraya senin peşinden mi geldiler yoksa kehanet olayı mı? | Open Subtitles | .. حسناً ، لقد جاءوا هنا خلفك أو هو أمر تلك النبوءة ؟ |
| kehanet yakında gerçekleşecek. Gerceklesebilmesi icin önce... | Open Subtitles | ستتحقق النبوءة قريبا ً، ولكن قبل أن تتحقق.. |
| Bilmiyorum. kehanet belki doğru, belki de yanlıştır. | Open Subtitles | لا أعلم، ربما كانت النبوءة صحيحة وربما لا |
| Ya bütün bunlar, kehanet, hepsi saçmalıksa? | Open Subtitles | ماذا لو كان كل هذا، النبوءة وكل شي مجرد هراء؟ |
| Özgür kalacağıma dair kehaneti duydun ve beni durdurmaya geldin. | Open Subtitles | لقد سمعتِ النبوءة ، التي تقول أنني سأتحرّر وأنتِ أتيت لتوقفيني |
| Nadir kitaplar dükkanına. kehaneti tercüme etmek için kaynaklar lazım. | Open Subtitles | إلى مكتبات اكتب النادرة ,أحتاج إالى مراجع لترجمة النبوءة |
| Bu kehaneti bir son dakika gelişmesi için kesiyoruz. | Open Subtitles | سوف نُقاطعُ هذه النبوءة القديمة لنجلب لكم أخبار عاجلة أخرى |
| En azından o kehanetin gerçekleşmesini önledim. Önledin. | Open Subtitles | حسناً ، على الأقل ، لقد جعلت تلك النبوءة لا تتحقق |
| kehanetin yakında gerçekleşeceğine ve bu savaşın biteceğine inanıyorum. | Open Subtitles | أؤمن بأن النبوءة ستتحقق قريبا ً وأن الحرب ستنتهي أيضا ً |
| bir Kehanete göre, sen dünyayı kurtaracaksın." der Ve birileri gidip peşlerine takılan çok az kişiyle dünyayı kurtarır | TED | هناك نبوة .. سوف تنقذ العالم ومن ثم يذهب وينقذ العالم .. كما قيل في تلك النبوءة |
| Cadılar "Soyundan krallar çıkacak" diye kehanette bulundu ona. | Open Subtitles | ثم قمن بتحيته بما يشبه النبوءة أباً لسلالة من الملوك |
| Kehanetler sadece kim için yapılmışsa onun tarafından alınabilir | Open Subtitles | النبوءة ممكن ان تُستَرد فقط عن طريق هؤلاء الذين على وشك ان يعرفوها |
| - Bizi mi bekliyor? - Dalga geçiyor olmalısın! Kehanetten bile haberleri yok! | Open Subtitles | أنت تمزحبن أنتِ لا تعرفين أىّ شيء عن النبوءة |
| - Sizinle aynı görüşteyim, Efendim tabii Kehânet bütün civar köylerine kadar yayılmış durumda. | Open Subtitles | . فيما عدا النبوءة وصلت الي قري أُخري |
| Bu kasabanın kurucuları cadı avcılarıydı. Cadıların yanması karanlığın büyümesini engelliyordu. Bu kıyameti durdurdu. | Open Subtitles | مؤسسون هذه البلدة كانت ساحرة صائدين ليحرقو الساحرة القادمة من الظلام ليقفو النبوءة |
| Bunun, o çok endişe ettiğin kehanetle alakası yok. | Open Subtitles | ليس الموضوع بشأن النبوءة والتي تقلقك كثيراً. |
| Bu kehanetleri bize, davranışlarımıza rehberlik etmek için Yaratıcı veriyor. | Open Subtitles | الخالقة بنفسها هي من نصّت بهذهِ النبوءة ، لترشيد أفعالنا. |
| Seni kurtarıyorum. Kehanetteki kişi sensin. | Open Subtitles | .إنني أنقذك، يا سيدي .إنّك الشخص الذي تكلمت عنه النبوءة |
| Kâhinler der ki, Sakaar'ın evladı ölümle göz göze geldiğinde, kılını bile kıpırdatmazmış. | Open Subtitles | النبوءة تقول : أن "سكارسون" ..سينظر في أعيونالموت. |