| Yayılmalar daha dar, çünkü insanlar bu tür şeyler alıp satıyor. | TED | يعتبر الانتشار ضيقا لأن الناس يقومون بتداول هذا النوع من الأشياء. |
| Pekâlâ, ben bir mühendisim aletlerimi, yedek parçaları, bu tür şeyleri saklamak için bir apartman dairesini depo olarak kullanırım. | Open Subtitles | حسنا ، حسنا ، أنا مهندسة لذا أنا أستخدم شقة للتخزين أدوات ، أجزاء فائضة ، هذا النوع من الأشياء |
| Çoğu önemsiz hırsızlıklar, trafik suçları, bunun gibi şeyler. Darwin Banks. | Open Subtitles | سرقات صغيرة في الغالب والقيادة تحت الثمالة وهذا النوع من الأشياء |
| Gün ağarırken silahlar ve bu tip şeyler. | Open Subtitles | أَعْني، المسدّسات عِندَ الفَجرِ، ذلك النوع من الأشياء. |
| Dinleyin bayım. Bu tür şeylerden hoşlanmam. | Open Subtitles | إسمع أيها السيد ، أنا لا أذهب لهذا النوع من الأشياء |
| Bu tip şeylere inanır mısın? | Open Subtitles | هل أنت مؤمن بالخرافات حول هذا النوع من الأشياء |
| Bu tarz şeyler kendiniz dışında başkalarına bir şey ifade etmez. | Open Subtitles | هدا النوع من الأشياء صوته أجوف من أي شخص و لكنك |
| Bir yerde çok uzun süre kalırsan bu tip şeyleri artık görmez oluyorsun. | Open Subtitles | الحياه في مكان طويلاً بما فيه الكفاية تَنْسي الأشاره الى ذلك النوع من الأشياء |
| Aileler çocuklarına bu tarz şeyleri anlatırlar ya. | Open Subtitles | يخبر الأباء أطفالهم ذلك النوع من الأشياء |
| Bu tür şeyler bir kullanıcı olarak daha fazla bağlı kalmamı sağlıyor. | Open Subtitles | هذا النوع من الأشياء الذي يجعلني كمستخدم اريد ان ابقى لوقت اطول |
| Telif hakkını korumak için de her zaman bu tür şeyler yapıyoruz. | TED | نقوم بهذا النوع من الأشياء باستمرار لحماية حقوق التأليف والنشر. |
| Dinle, bu tür şeyler seni hasta edecektir. | Open Subtitles | اسمعوا, هذا النوع من الأشياء سوف يجعلكم مرضى |
| Dükkanın sahibi olan kadın bu tür şeyleri pek sevmeyen biri. | Open Subtitles | المرأة التي تملك المخزن فلنقل أنها لا تحب هذا النوع من الأشياء |
| Bu tür şeyleri oldukça heyecan verici bulur. | Open Subtitles | إنه ذالك النوع من الأشياء التي تراها مثيرة |
| Olmaz, o tür şeyleri konuşurken rahat olamıyorum. | Open Subtitles | لا, أنا لا أشعر بالراحة في التحدث عن هذا النوع من الأشياء |
| Çünkü şu anda kurumlar ellerindeki verileri telif hakkı kısıtlamaları ile hapsediyor ve bunun gibi şeyler yapıyorlar. | TED | لأن المعاهد في الوقت الراهن تحصر بياناتها بالقيود المفروضة على حق المؤلف وهذا النوع من الأشياء. |
| Tamam mı? Size kız kardeşinin daha önce çalıştığı barı anlatacaktır ve evlendiği kilisenin önünden geçmenizi söyleyecektir, bunun gibi şeyler. | TED | ستخبرك عن الحانة حيث كانت شقيقتها تعمل ثم ستمر بالكنيسة التي تزوجت فيها، و هذا النوع من الأشياء |
| Bu tip şeyler, her bin yılda, ancak bir ya da iki kez olur. | Open Subtitles | هذا النوع من الأشياء يحدث فقط مرة أو مرتين كل 2000 سنة |
| Bu tip şeyler canımı sıkıyor. | Open Subtitles | رأيتم, هذا النوع من الأشياء يضعني فى مزاج سيء |
| Bu tür şeylerden hoşlanıyorsan, gayet iyi bir şey bence. | Open Subtitles | حيث أعتقد أنّه جيد إذا كان بمثل هذا النوع من الأشياء |
| Bu tip şeylere dikkat etmen gerektiğini biliyorsun. | Open Subtitles | هل تعلم، يجب عليك حقاً أن تعيير الاهتمام لهذا النوع من الأشياء |
| Ne de olsa bu tarz şeyler insanın aklından çıkıverir. | Open Subtitles | أتعلمين، ذلك النوع من الأشياء الذي يدس في أدمغة الناس |
| Bu tip şeyleri hiç beceremem o yüzden kısa keseceğim. | Open Subtitles | حسنـاً, أنا حـقـاً مريعة في هذا النوع من الأشياء, لذا سأجعله سريعاً. |
| O tarz şeyleri eve getiremezsin. | Open Subtitles | حسنا، لا يمكنك إحضار هذا النوع من الأشياء معك للبيت |
| Bir Başkan olarak bu tür şeylere alışmak gerekiyor. | Open Subtitles | بصفتك كرئيس، عليكَ أن تكون معودًا .على هذا النوع من الأشياء |
| İşi ona verdim çünkü bu tür şeylerde o daha iyi. | Open Subtitles | أعطيتها لها لأنها أفضل في هذا النوع من الأشياء. |
| O tarz bir şey seviyorsan. | Open Subtitles | بالتأكيد إذا كنتي تحبين هذا النوع من الأشياء |