| Karşılığında Higgs alanı nükleer kuvvet modelimizde önemli bir rol oynuyor. | TED | وبدوره يلعب مجال هيغز دوراً أساسياً في نموذجنا لضعف القوة النووية. |
| Ayrıca Fukushima'da suya yakın bir yerdeki nükleer enerji santraline zarar verdi ve | TED | كما دمرت محطة توليد الطاقة النووية في فوكوشيما، تم تدمير المحطة فقط بالماء. |
| Öyle ki, neredeyse nükleer fizik gibi günlük hayatımızdan çıkarılmıştır. | TED | وأنه بعيد كل البعد عن الحياة اليومية مثل الفيزياء النووية |
| Bom! Vincha havaya uçar! Ve nükleer merkez infilak eder. | Open Subtitles | إنفجار وتختفي فينشا، إنفجار في القاعدة النووية هكذا يفعلها الأذكياء |
| ...nükleer atık saklama araştırmalarına 2.5 milyar dolar ayırmak yerine | Open Subtitles | وبدل منصرف مليارين ونص عالأبحاث عشان نتخلص من المخلفات النووية |
| nükleer Kontrol Komisyonu'ndan geliyoruz. Çalışanların yeterliliğini ölçen süpriz bir test yapacağız. | Open Subtitles | نحن من لجنة تنظيم مانع الطاقة النووية هذا إختبار مفاجئ لمؤهلات العاملين |
| O yıl daha sonra Sovyet yönetimi kendi nükleer güçlerinin gösterisini izlediler. | Open Subtitles | في وقت لاحق من ذلك العام، شهدت القيادة السوفيتية استعراضًا لقوتها النووية |
| Mart Hava Üssü'nden çalınan nükleer Savaş başlıklarının arkasında olduklarını söylediler. | Open Subtitles | بإنهم وراء سرقة الرؤوس النووية في مارس من قاعدة القوات الجوية. |
| İçeride atomlar, buharlar ya da ona benzer nükleer şeyler olabilir. | Open Subtitles | قد يكون مليءٌ بالذرّات و الأبخرة النووية و أشياء أخرى نووية |
| Irina Derevko'yu yanında bir tek sen varken altı nükleer silahın yanına göndermem. | Open Subtitles | لست حول لترك إرينا دريفكو قرب أسلحة سلكس النووية أشرف على فقط بواسطتك. |
| Eğer nükleer artık onlara süper güç kazandırdıysa, bana da kazandırır. | Open Subtitles | إذا النفايات النووية أعطتهم القوى الخارقة يمكنها فعل نفس الشيء لي |
| atomlar birbirlerini daha fazla iterler ve yıldızların parlamasını sağlayan nükleer fırınlar oluşmaz. | Open Subtitles | لذا الأفران النووية التى تجعل النجوم تلمع ,تنهار. النجوم,بما فيها شمسنا,تفقد قوتها وتختفى, |
| nükleer Regülatör Komisyonu'nun Acil Durum Yönetim Programı altında geliştirdiğimiz bir aygıt. | Open Subtitles | إنها أداة قمنا بتطويرها تحت إشراف لجنة النظم النووية ونظام إدارة الطواريء |
| Bu ülkede saldırıya maruz kalabilecek kaç tane nükleer güç santrali bulunuyor? | Open Subtitles | كم من المفاعلات النووية في هذا البلد يمكنها أن تكون عرضة لهذا؟ |
| Bu, nükleer güç hizmetini uzaktan kumanda edebilen, donanım ve yazılımın bir birleşimidir. | Open Subtitles | إنه مزيج من البرامج والقطع الالكترونية يمكنها التحكم في المفاعلات النووية عن بعد |
| nükleer santralleri etkileyen virüsü yüklemek için buranın sunucusunu kullanıyor olmalılar. | Open Subtitles | لابد أنه استغل السيرفر الخاص بهم لتحميل الفيروس في المفاعلات النووية |
| Biyolojik, kimyasal ve nükleer tehdit durumlarında uygulanan bir prosedür. | Open Subtitles | انه يستخدم في التهديدات الحيوية او الكيميائية او النووية ماذا؟ |
| Bana bu adamların nükleer silahlar konusunda bilgileri olduğu söylendi. | Open Subtitles | .. اخبروني أن هؤلاء الرجال لديهم معلومات عن الأسلحة النووية |
| Ve nükleer atık çöplüğünde nükleer bir bomba mı patlatacağız? | Open Subtitles | و بتفجير قنبلة نووية في منشأة للتخلص من النفايات النووية |
| Times Meydanı, gündüz yapılacak atom Bombası tatbikatından saniyeler öncesinde normal yoğunluğundaydı. | Open Subtitles | ميدان التايمز لايزال مزدحمًا كعادته قبل ثواني من تدريب القنبلة النووية النهاري |
| DNA tarama sonucuna göre oldukça isyankâr ve şiddete eğilimli bir mizacın var. | Open Subtitles | تظهر لي بيانات أحماضك النووية عدوانية النفور من السلطة ومزاجية عرضة للسلوك العنيف |
| Biz hâlâ bu patlamanın izlerini radyoaktiviteden sorumlu olan diğer çekirdek kuvveti yani | Open Subtitles | نحن مازلنا نستطيع أن نكتشف بقايا هذا الإنفجار من خلال القوة النووية الأخرى |
| Ama atomik Sekiz aynı masada yemek yemeden önce, sıra bizim. | Open Subtitles | لكن قبل أن تقوم الدول الثمان النووية تسوية خلافتها، يأتي دورنا. |
| -Bak, bir Savaş efendisi, kendi başlığını patlattı. -Biz orda değildik. | Open Subtitles | لقد أخطأ زعيم الحرب وفجر رؤوسه النووية نحن لم نكن هناك |
| Bugün nükleer enerji üretmenin iki yolunu biliyoruz: fisyon ve füzyon. | TED | لدينا علم بطريقتين لإنتاج الطاقة النووية: الانشطار والانصهار. |
| Virüs, tavırlı bir nükleik asittir dizisidir. | TED | الفيروس عبارة عن سلسلة من الاحماض النووية ذات طبع ما. |
| Mesela, neden bazı rehber RNA'arın iyi çalışıp diğer rehber RNA'ların iyi çalışmadığını bilmiyoruz. | TED | مثلاً، نحن لا نعرف لماذا تعمل بعض الأحماض النووية الريبوزية بشكل جيد وأخرى لا. |
| Ben küçükken bizi salona toplayıp küresel bir termonükleer savaştan korunmak için montlarımızı başımıza nasıl geçirmemiz gerektiğini öğretirlerdi. | TED | تم وضعنا فى قاعة عندما كنت صغيرا وعلمونا كيفية وضع أغطية على رؤسنا لحمايتنا من الحرب النووية العالمية. |