Ayrıca onun bilinçli bir şekilde düşünmekte olduğunu gösterecek bir belirti yok. | Open Subtitles | ولا توجد إشارة على أن عقله الواعي سيعمل لم تتغيًر منذ أسابيع |
Her ikisi de, bilinçli akıllarında kendi gerçeklik dünyalarını kurmuşlar. | Open Subtitles | كلّ منهم يخلق فقّاعاته الصغيرة من الواقع في عقله الواعي |
bilinçli zihnin kavraması için çok hızlı işlenen verileri temsil ederler. | Open Subtitles | هما يقدمان البيانات بصورة سريعة على العقل الواعي للمساعدة على الهفم |
İlk içgörü şu; bilinçli zihin türlerimizin otobiyografisini yazıyor olsa da, bilinçdışı zihin işin çoğunu üstleniyor. | TED | المنظور الاول هو انه بينما يكون عقلنا الواعي يقوم بكتابة السيرة الذاتية لشخصنا, يقوم عقلنا اللاواعي بمعظم العمل. |
Hayret ve gizem şununla ilgili ki hepimiz bu sabah uyandık ve ona yeniden sahip olduk şuurlu zihinlerimize inanılmaz biçimde dönüşüne. | TED | التساؤل في الحقيقة اننا جميعا قد استيقظنا في هذا الصباح ومعنا كذلك عودة عقلنا الواعي الرائع |
bilinçli dinleme her zaman anlayışı yaratır. Ve sadece bilinçsiz dinleyerek Bu şeyler olabilir -- | TED | إن الانصات الواعي هو الذي يصنع الاستيعاب وبدون الانصات الواعي أُمورٌ كهذه يمكن ان تحصل |
Bu yüzden bilinçli dinlemenizi geliştirmek için, yanınızda götürebileceğiniz beş basit egzersizi veya aracı sizinle paylaşmak isterim. Ne dersiniz? | TED | لذا أريد ان اتشارك معكم بخمسة تمارين أو أدوات يمكنكم ان تستخدموها من اجل تحسين الانصات الواعي هل تريدون هذا ؟ |
Ve bu bilinçli meydan okuma, benim bir agnostik olarak, inancımın olmasının sebebi. | TED | وهذا التحدي الواعي هو السبب أنني، كلاأدرّية لا يزال عندي إيمان. |
Bu, aynı olay, kolumu kaldırmak için verdiğim bilinçli kararın dokunmalı-hissetmeli manevi özelliklere sahip bir tanımı var. | TED | نفس الحدث قراري الواعي أن أرفع يدي لديه درجة من الوصف حيث يمتلك كل هذه الصفات النوعية الروحية من اللمس و الأحساس |
Bir kağıt parçasının para olması veya bir kaç binanın üniversite olması, sadece bilinçli etkenlere bağlı. | TED | قطعة الورق فقط بالنسبة للكائن الواعي تعتبر مال أو مجموعة من المباني تعتبر جامعة |
İster bilinçli bir etmen bu hesaplamayı yapıyor olsun, ister de bilgisayar yorumlamasını kabul edecek küçük bir mekanizması olsun. | TED | إما الكائن الواعي هو ما يقوم بالحساب أو هو يمتلك آلية تسمح بالتفسير الحسابي |
Bu yaşamın dehasına bilinçli öykünmedir. | TED | إذاً إنه التقليد الواعي لعبقرية الحياة. |
Bence mükemmel bir düşünce, bütünüyle bilinçli cehalet. | TED | أظن أنها فكرة ممتازة: الجهل الواعي التام. |
Ön yargılar hakkında konuşmak istedim, hem bilinçli hem de bilinçsiz olanlar ve yaptıklarımız. | TED | كنت أرغب في التحدث عن التحيز، الواعي واللاواعي، وما نفعل. |
H.M.'nin bilinçsiz motor merkezi, bilinçli zihnin unuttuğu şeyi hatırladı. | TED | فقد تذكّرت مراكزه الحركية اللاواعية ما نسيه عقله الواعي. |
Yani sizin bilinçli modern zihniniz için bu, bir konuşmadır. | TED | إذاً فبالنسبة لعقلك الواعي والمتحضر إنه خطاب. |
Öğretmen oldu ve sonraki birkaç on yıl boyunca çok kültürlü, sosyal açıdan bilinçli eğitim savunuculuğu binlerce öğrenciyi etkileyecekti. | TED | أصبحت معلمة، ولأكثر من عدة عقود قادمة مناصرتها للتعليم الواعي متعدد الثقافات والإجتماعي آثر في آلاف الطلبة. |
Neden? Dişler, dil veya akciğerle ilgisi yok. Nefesi bilinçli olarak kontrol edebilmekle ilgisi var. | TED | لا شيء له علاقة بأسنانها او لسانها او رئتيها وغيرها لكن له علاقة بقدرته على التحكم الواعي بطريقة تنفسه |
Bundan dolayı şuurlu bir zihne sahip olmak için şuurlu zihin içerisinde benlik sahibi olmanız gerekir. | TED | لذلك ليكون لديك عقل واعي, لديك نفس داخل العقل الواعي |
Şu ana kadar şuurlu zihnin gizemliliği biraz azalmış gibi görünüyor çünkü artık bu görüntülerin nasıl oluştuğu konusunda genel bir çerçevemiz var. | TED | حتى الان لغز العقل الواعي يتناقص بعض الشيئ لأن لدينا بالمعنى العام عن كيفية صنع هذه الصور |
Ve şuurlu zihin demek içinde ben olan zihin demektir. | TED | فالعقل الواعي هو عقل به نفس في داخله. |