| Ama bahse girerimki, bunun olmasını sağlayan buradaki tek insan ben değilim. | Open Subtitles | إلا أنني أراهن أنني لست الشخص الوحيد هنا الذي يحدث له هذا. |
| Kraliçenin telefon numarasını bilen buradaki tek adam. | Open Subtitles | الرجل الوحيد هنا الذي يملك رقم هاتف الملكة |
| Kraliçenin telefon numarasını bilen buradaki tek adam. | Open Subtitles | الرجل الوحيد هنا الذي يملك رقم هاتف الملكة |
| Burada en iyi olduğunu düşünen tek kişi sen değilsin. | Open Subtitles | أنت لست الوحيد هنا الذي يضن أنه يستطيع القضاء عليه |
| Entel dantel yönü olan tek kişi sen değilsin. | Open Subtitles | لستَ الوحيد هنا الذي لديه جانب فني |
| Ve ne hikmetse, onun bu tehditini ciddiye alan tek kişi benim. | Open Subtitles | ولسبب ما، يبدو أنني الوحيد هنا الذي يأخذ تهديدها على محمل الجد. |
| Burada ne düşündüğümü söylemekten korkmayan tek kişi benim. | Open Subtitles | أنا الوحيد هنا الذي لا يخشي قول ذلك على ما أعتقد |
| buradaki tek ciddi engeli olan benim. | Open Subtitles | أنني الوحيد هنا الذي لديه إعاقة قانونية |
| Emirlere uymayan tek kişi sen değilsin. | Open Subtitles | لست الوحيد هنا الذي لا ينصاع للأوامر. |
| Çevrede hiçkimseyle evlenmeyecek olan tek kişi benim, zengin olsun olmasın. | Open Subtitles | أنا الشخص الوحيد هنا الذي لن يتزوج أي شخص, غنياً أو غيره. |
| Merhaba. Burada iyileşme şansı olan tek kişi benim. | Open Subtitles | أنا الشخص الوحيد هنا الذي لديه فرصة لتحسين أوضاعه |
| Yeni ofis hakkında fikrini almadığın tek kişi benim. | Open Subtitles | أنا الوحيد هنا الذي لم تسأليه عن المكتب الجديد |