| Pembe oda var. Lilian'ı her zaman Pembe odaya koyabiliriz. | Open Subtitles | هناك الغرفة الوردي لقداستطعنا دائما وضع ليليان في الغرفة الوردي |
| Dün gece biraz içtim, ve Pembe kutudaki bütün şeyleri denedim. | Open Subtitles | شربت قليلا الليلة الماضية وأنا أجرب كل المنتجات من الصندوق الوردي |
| O ve gelişmekte olan Pembe yavrusu denizanasının çalınan bedeninde parazit gibi yaşarlar. | Open Subtitles | تعيش هي وصغارها ذوي اللون الوردي كالطفيليات على جثة مسروقة لأحد قناديل البحر |
| İIk davan Gluont cinayeti ve Pembe Panter Elmasının çalınması olacak. | Open Subtitles | و أول قضية هي جريمة بلوران و العثور ماسة النمر الوردي |
| İlk vakanız, Gluant cinayeti ve Pembe Panter elmasının çalınması. | Open Subtitles | التحقيق في جريمة قتل و جريمة سرقة ماسة النمر الوردي |
| O gülünç Pembe önlükleri çıkar ve yapmak için doğduğun işe dön. | Open Subtitles | تخلصي من هذا الرداء الوردي السخيف وعودي للعمل الذي ولدت لتقومي به. |
| Bu olayın heyecanı ile karınları Pembe bir renk alır. | Open Subtitles | بطونهم تتوهج الى اللون الوردي مع الإثارة من كل شيء. |
| Bugün mağazada aldığım bu Pembe şifon elbise için minnettarım. | Open Subtitles | أقدم الشكر على فستان الشفون الوردي الذي حصلت عليه بالمتجر. |
| Ama oğlum Şirin Pembe Midilliler'de oynamak isterse de öyle olsun. | Open Subtitles | أنت تعرف ماذا، إذا ابني يريد اللعب للالمهور الوردي جميلة، فليكن. |
| Gerçekten Pembe, gül ya da köprü bebekleri için istekli değilim. | Open Subtitles | أنا حقاً لست معجبةً باللون الوردي ، لا للورود أو للفساتين |
| Son bir koz olarak başının arkasındaki Pembe tüyleri kabartıyor. | Open Subtitles | ولكي يزيد الإثارة يقوم بتوسيع ريشه الوردي الموجود خلف رأسه |
| Küçük Pembe işaretçinin hareket ettiğini görebilirsiniz, bu da bizim konumumuzu simgeliyor. | TED | يمكنكم رؤية المؤشر الوردي يتحرك ، يمثل وضعنا. |
| Leonardo zamanlarımda nasıl Pembe Sèvres vazonun olmaması imkânsızsa, o şekilde. | TED | بطريقة أعتقد أنها كانت مستحيلة لولا مزهرية السيرفس الوردي أيام ليوناردو الخاصة بي. |
| Onu hayatıma Sèvres Pembe filli vazo sayesinde soktum. | TED | تركته يدخل حياتي لأن مزهرية الفيل الوردي السيفرس سمحت لي بفعل ذلك. |
| Burda ufak Pembe bir tane var, kafasinda ufak bir puf ile birlikte. | TED | و هذا نموذج باللون الوردي, مع قذلة طويلة |
| Tekrar kimyaya dönüyoruz. Bu ortak molekülün ne olduğunu bulduk, son slaytımdaki Pembe yuvarlaklar, o ortak moleküllerdi. | TED | ثم نعود للكيمياء مره اخرى حيث قمنا باكتشاف ماهو هذا الجزيء الشامل وذلك هو الجسيم البيضوي الوردي في شريحة العرض السابقة |
| Aynı şeyi Pembe sistem için de yaptık. | TED | وقمنا بتطبيق نفس الشيئ على النظام الوردي |
| Beyaz kürk, buz mavisi gözler ve Pembe burun onları satılabilir yapıyor. | TED | ما يعنى الفرو الأبيض والعيون الزرقاء، والأنف الوردي. |
| Rengi koyu pembeye döndü ve bariz bir utanmayla koltuğunun altına kaydı. | TED | اكتسى بمسحة مظلمة من اللون الوردي وانزلق تحت كرسيه في خزي واضح. |
| Big Pink! Ağız kokusunu alan tek sakız. | Open Subtitles | الوردي الكبير, إنها العلكة الوحيدة التي تمنحك نفس برائحة الخنزير |
| Ve Pembeyi çıkarmak için saçımı havuza daldırmayı denemeye, karar verdi. | Open Subtitles | وقرر ان يضع شعري بالمسبح حتى يتغير لون المسبح الى الوردي |
| Bilirsiniz, Pembeli ve mavili. Karmaşıklığı sevmeden edemeyiz. | TED | كما تعرفون، بتمازج الألوان الوردي و الازرق. لا نمتلك إلا أن نحب التعقيد. |
| Pembenin yeni rengim olduğuna karar verdim. Güzelmiş, hoşuma gitti. | Open Subtitles | اجل, قررت بأن اللون الوردي يصبح لون نقالي الجديد الأن |
| Nitrojen ise Pembe, mavi ve Mor. | Open Subtitles | بينما يشع النيتروجين الألوان الوردي والأزرق والبنفسجي |
| Harmony bu, pamuk helva pembesi olacaktı. | Open Subtitles | هارموني كان يفترض بأن يكون اللون كلون غزل البنات الوردي |
| Dili pembeydi ve suratı bembeyazdı çünkü. | Open Subtitles | لأنّه لسانه الوردي وجهه المُصفر |