Yani , bunun da dışında ..bahse girerim senden etkilenen birsürü adam vardır. | Open Subtitles | أعني، بالاضافه الى ذلك انا اراهن ان هناك الكثير من الشباب انجزبوا اليك |
Ama 30 kadar vardır şu an sanırım. Bir bakalım... | Open Subtitles | و لكن لابد ان هناك حوالى 30 منهم دعينا نرى |
Orta Doğu'da, bu yol boyunca, tam olarak bu şekilde yüzlerce topluluk var. | TED | ان هناك المئات من هذه المجتمعات عبر الشرق الاوسط .. على هذا الدرب |
Yakınlardaki bir köyde bir falcının işlettiği mistik bir dükkan varmış. | Open Subtitles | قالوا لي ان هناك متجر سري في القرية التالية يديرها عراف |
Ve umarım bana katlanırsınız ve burada söylediğimizin ötelerinde güvenilirlilik olduğuna inanırsınız. | TED | وأتمنى أن تتحملوني مع بعض الإيمان ان هناك مصداقية وراء ما سنقوله هنا. |
Bu grafiği gördüğümde, bu durumu eşitlemenin bir yolu olduğunu biliyordum. | TED | عندما رأيت ذلك الرسم البياني، علمت ان هناك وسيلة لتطوير التنافس. |
Ve fark ettim ki uçaklarda izlediğim aynı yolu uygulamanın yolları vardı. | TED | واكتشفت ان هناك طرقا لتكرير نفس الاسلوب الذي اعتدت استخدامه في الطائرات. |
Bağışlayın ama, eminim Lex'in size söylemeyi ihmal ettiği bir çok şey vardır. | Open Subtitles | أغفر لي ، لكنني اعتقد ان هناك الكثير الذي ليكس لم يخبرك به |
Eminim ki ona sormak istediğiniz bir çok soru vardır. | Open Subtitles | أنا متأكد ان هناك كثير من الاسئلة تريدون توجيهها للمعلمة |
Patronlarımızdan biri olan Gideon, asla kurtulamayacağınız, size bağlı olan şeyler vardır, derdi. | Open Subtitles | غيديون احد رؤسائنا ان هناك أمور تلتصق بك بحيث لا يمكنك إزالتها ابدا |
Biliyorum finansman anlamında bir rekabet var ancak bilimsel boyutu ne? | TED | اعرف ان هناك منافسة من حيث التمويل ولكن ماذا عن العلم؟؟؟؟؟؟ |
Eğer etraftaki kuşlara bakarsanız ki körfezde birçok kuş türü var aynı şekilde yılın belli zamanlarında burada toplaşıp sonra gittiklerini görürsünüz. | TED | واذا نظرنا الى الطيور سنجد ان هناك الكثير من الطيور في الخليج التي تتجمع في اوقات معينة من العام ولكنها ترحل لاحقا |
Böyle bir büyümeden sonra hiç net artış yok. Demek ki, 'birlikten güç doğar' aksiyomunda bir doğruluk payı varmış. | TED | بعد هذا التوسع الضخم لا يوجد اي زيادة في الاصابات وهناك شيء في هذه الحقيقة هو ان هناك امان في هذه الارقام |
Ama annem dedi ki, New York'ta onun için bir iş varmış... ve eğer gitmezsek, işi kaybedebilirmiş. | Open Subtitles | لكن أمى قالت ان هناك وظيفة بانتظارها فى نيويورك وان لم نذهب ربما تخسر هذه الوظيفة |
Praxeoloji denen bir öğreti olduğuna inanyorlardı, ekonomiden önce var olan bir öğreti. | TED | لقد اعتقدوا ان هناك سلوكاً يدعى براكسيولوجي وهو تخصص تمهيدي لدراسة الاقتصاد |
Gerçekten hala vücudumuzun normal yapısı ve çalışma şekliyle ilgili öğrenecek çok şey olduğuna inanıyorum. | TED | اعتقدت حقاً ان هناك الكثير لنتعلمه حول البناء العام ووظائف اجسادنا. |
Ona, bir kaza olduğunu ve Bay Hammond'un öldüğünü söyleyin. | Open Subtitles | واخبره ان هناك حادثة قد وقعت والسيد هاموند قد مات |
Okulu eken o salak evde mi diye bakmaya gittim, evde biri vardı. | Open Subtitles | ذهبت للمنزل لأتأكد ان هذا الغبى يتهرب من المدرسة و بينما ان هناك |
Bu serçenin uçup gittiğini görmeniz yakınlarda bir kasaba olduğu anlamına gelir. | Open Subtitles | يظهر ان العصفور يطير في تشكيلات يَعْني ان هناك قرية قريبة هناك |
Dışarıda Kaitlyn Ross ve Tina McCarthy'i öldürdüğümü düşünen insanlar olduğunun farkındayım. | Open Subtitles | اعلم ان هناك اناس بالخارج يعتقدون انني قتلت كاتلين روز وتينا ماكارثي |
Şimdi dans edeceğim. Babam orada güzel kızlar var dedi. | Open Subtitles | سأرقص الان يقول أبى ان هناك فتيات جميلات فى الخارج |
Bazı erkekler bir fırsat yakaladıkları zaman, kadınlara kur yapmanın görevleri olduğunu düşünür. | Open Subtitles | ان تعلم ان هناك بعض الرجال يظنون ان من واجبهم ان يغازلوا السيدات |
Biliyoruz ki bu hareketi ateşlemek için olması gerekenden fazla enerji mevcut. | TED | نحن نعلم ان هناك اكثر مما يكفي من الطاقة لتزويد تلك الحركة. |
Kör bir adam bile buna muazzam bir talep olacağını söyleyebilir bu.... | Open Subtitles | حتى الرجل الاعمى يمكنه ان يقول لك ان هناك ايرادات ضخمة لهذا.. لهذه.. |
Eğer o gülmüyorsa, eğer gösterinin güzel olmadığını düşünüyorsa demektir ki yanlış giden bir şeyler var insanların kabul etmeyeceği bir şeyler. | Open Subtitles | الآن ، إذا لم يضحك و إذا لم يرى أن العرض جيد إذن لأعرف ان هناك خطأ ما به شئ لا يتيقن له الناس |
Ciddi bir şey olduğunu ya da olabileceğini biliyor. Konunun ne olduğunu bilmiyor. | Open Subtitles | تعلم ان هناك أمر خطير, ولكنها لا تعلم ما هو |