Komutan'ın odası yeşil boyalı ve duvarında büyük bir bayrak mı var? | Open Subtitles | هل مكتب القائد مطلي بالأخضر و هنالك علم كبير على الحائط ؟ |
B.O.B. ona söylediği her bi kelimeyi kullandığında, bu bölgenin rengi yeşil olacak. | Open Subtitles | كل مرة يكرر فيها بوب أحدى الكلمات التي قالها فسيضئ ذلك القسم بالأخضر |
Bu tarama geçişinde, yeşil olan yerde, iki yaşındaki otizmlileri görüyorsunuz. | TED | في هذا الممر التفحصي, بالأخضر هنا, يوجد طفلان مصابان بالتوحد يبلاغان من العمر سنتين. |
Yani tek yapmanız gereken maviyi yeşile yerleştirmek ve kolaylıkla daha büyük devreler yapabilirsiniz. | TED | وبالتالي كل ما تحتاجه هو ربط الأزرق بالأخضر وبسرعة كبيرة يمكن أن تبدأ في بناء دوائر أكبر. |
Eğer Castro'nun bildiği iki şey varsa bunlar yeşiller içinde iyi görünmek ve eğitimli doktorlardır. | Open Subtitles | و إن كان يعلم شيئين فهو أن يبدو جيدا بالأخضر و يدرب الأطباء |
İşte mavi ve yeşil renklerde iki insan grubu. | TED | هنا أثنين من المجموعات البشرية بالأخضر والأزرق. |
Şimdi tablodaki tek boşlukla, yeşil duvarlı Alman'ın suçlu olduğunu anlıyorsunuz. | TED | والأن بوجود مكان واحد متبق في الجدول، ستعرف أن الألماني في المنزل المطلي بالأخضر لابد أن يكون السارق. |
Yarısını yeşil yarısını da pembe boyasanız iyi olur, böylece her iki küp için de köşe kübü olarak kullanabilirsiniz ve hiç bir yüz boşa gitmez. | TED | من الأفضل أن تطلي نصفه بالأخضر ونصفه بالأرجواني، لتتمكن من استخدامه كزاوية لكل من هذه المكعبات، وبدون إضاعة وجه واحد. |
Zeminin her yerinde yeşil renk parlamıyor, sadece kenarlarda, ve bu böyle devam ediyor. | TED | هي لا تلون بالأخضر كل مكان في الخلفية ، فقط على الحواف ، وهلم جرا. |
Huzur verici açık yeşil perdeli ve altın işlemeli olanı. | Open Subtitles | المحراب بالأخضر المصفّرِ المريحِ الستائر نفسِ انجي مطلي بالذهب. |
yeşil ve kırmızı kabloları birleştirmelisin. | Open Subtitles | يجب أن تخرج الأسلاك ثم تقوم بتوصيل السلك الأحمر بالأخضر |
Ancak Atlantik'in diğer yanında aynı enlemde yeşil ve mavi bölgeler Kanada civarındaki soğuk suları gösteriyor. | Open Subtitles | لكن على الجانب الآخر ،من المحيط الأطلسي عند خط العرض نفسه تظهر مياه كندا المتجمدة بالأخضر والأزرق |
Anne kırmızı, oğlan mavi ve kız da yeşil. | Open Subtitles | الأم هي النقطة الحمراء والإبن هو الزرقاء والإبنة بالأخضر |
İş kadınları yeşil. Akademidekiler mavi. | Open Subtitles | سيدات الأعمال بالأخضر ,النساء اللواتي في اللواتي يعملن في الوسط الأكاديمي بالأزرق |
Bu, galaksinin bilgisayar simülasyonu oluşumuydu, burada yeşil olarak görülen, görülebilir karanlık madde ve gaz ile olan oluşumu. | Open Subtitles | هذه محاكاة الكمبيوتر لتكوين المجرة والآن وبالمادة المظلمة الخفية التي تظهر بالأخضر |
Eğer bu nehri bugün yeşile boyayabiliyorlarsa neden diğer günler maviye boyamıyorlar? | Open Subtitles | إذا كان بمقدورهم صبغ النهر بالأخضر اليوم لما لا يستطيعون صبغه أزرق باقي أيام السنة؟ |
Her yıl o kadar hızla çoğalıyorlar ki, okyanusu yeşile boyayan çiçeklere benziyorlar. | Open Subtitles | في كل عام، إنهم يتكاثرون في أعدادٍ ضخمة تُلوّن المحيط بالأخضر. |
Yatırımcılarımız kendilerini yeşile boyuyor. | Open Subtitles | فناسنا المسؤولين عن الإقتصاد يطلون أنفسهم بالأخضر |
Eğer Castro'nun bildiği iki şey varsa bunlar yeşiller içinde iyi görünmek ve eğitimli doktorlardır. | Open Subtitles | و إن كان يعلم شيئين فهو أن يبدو جيدا بالأخضر و يدرب الأطباء |
Şu an ekranda gördüğünüz açık maviler devlet hastanelerinde uygulanan işlemleri ve açık yeşiller özel kliniklerde uygulanan işlemleri gösteriyor. | TED | وما ترونه هو العمليات التي تم إجراؤها في المُستشفيات العامة، باللون الأزرق الفاتح، والتي تم إجرائها في عيادات خاصة، بالأخضر الفاتح. |
Eski sayaç değerleri, grafiğin üst yarısında ve 2007 değerleri alt kısımda yeşille gösteriliyor. | TED | والقراءات القديمة ظاهرة في النصف العلوي من الرسم، ثم في 2007 تظهر بالأخضر أسفل الرسم، وهذا كان حين |
Yaptığım şey düşük frekansları kırmızıyla, en yüksek frekansları maviyle ve ortancaları yeşille renklendirmekti. | TED | ما فعلت هو أني لوّنت الترددات المنخفضة بالأحمر والترددات العالية بالأزرق، والترددات المتوسطة بالأخضر. |