Bugünlerde eylem uzak bir yer ve zamanda gerçekleşiyor, bu izleyiciye, gerçekleşenden kopuk olduğu hissini, bir ayrılık hissi veriyor. | TED | واليوم، تجري هذه الأمور في زمن وأماكن متباعدة، مما يقدم للمشاهد إحساسا بالابتعاد عما يحدث، و شعورا بالانفصال. |
Geçiçi ayrılık öneriyorum, bu sürede başkalarıyla çıkmanızı tavsiye ederim. | Open Subtitles | أوصي لكم بالانفصال المؤقت .. وخلال ذلك الوقت أنصحكم بمواعدة أشخاص آخرين |
Bir daha asla ayrılık toplantılarına ipek kıyafetle gitme özellikle şekerleme varsa. | Open Subtitles | لا ترتدي الحرير أبداً عندما تكونين ذاهبةً لاجتماع متعلّق بالانفصال, خاصةً عندما يكون التجمّد متورّطاً. |
ayrılık yerine fiziksel acıya odaklanmam daha kolaydı. | Open Subtitles | التركيز على الألم الماديّ كان أسهل عليّ من التفكير بالانفصال. |
Bu ayrılık hissi-- yani diğer insanlardan ve eylemin kendisinden-- izleyebilmemizde önemli bir rol oynuyor ve İnternet'in kopukluk hissi yaratarak bize kişisel etik sorumluluğu yok saydırdığı birçok yöntem var. | TED | هذا الشعور بالانفصال-- عن الاخرين وعن الحدث نفسه-- يبدو أنه المفتاح لفهم قدرتنا على مشاهدة. حيث توجد عدة طرق خلق فيها الإنترنت شعورا بالانفصال ويبدو كأنه قام تدريجيا بتدمير المسؤلية الأخلاقية للفرد. |
Evet, evet, peki, buna girmemiz gerekmez bayan Bessons, gerçekten ayrılık kararı istiyor musunuz? | Open Subtitles | آجل ، نريد أن نتطرق لصلب الموضوع سيدة (بيسونز) هل تريدين استصدار أمر بالانفصال ؟ |