| aç değilim, ama bir Black Label daha alabilir miyim? | Open Subtitles | لا أشعر بالجوع ، لكن هل لي بكأس بلاك ليبل؟ |
| Eğer kaçırırsan hayvan yaşamayı hak etmiştir sen de eve aç dönersin. | Open Subtitles | ,إذا هرب بعيداً, فإنه برهن أنه يستحق الحياة و أنتِ تستمرين بالجوع |
| Şunun gibi düşünün: en aç olduğunuz zaman neredeyse her yiyeceğin tadı muhteşem gelir, değil mi? | TED | فكروا بها هكذا: عندما تشعرون بالجوع الشديد، تذوق أي نوع طعام إلى حدٍ كبير سيكون مذهلًا، أليس كذلك؟ |
| açlık ve susuzluk hissetiğimiz sürece iyiyiz demektir. | Open Subtitles | طالما نشعر بالجوع والعطش، فغالباً نحن على ما يرام |
| Şöyle düşünüyorsun: Şehirde kayboldum. açım! | Open Subtitles | اسمع هذا، أنا تائه في المدينة وأشعر بالجوع |
| Sanırım az önce erkekliğimi kaybettim. Ve aynı zamanda karnım acıktı. | Open Subtitles | أعتقد أنني فقدت رجولتي و شعرت بالجوع في نفس الوقت |
| Çok acıktım. Burada İngiliz kahvaltısı vermeleri çok iyi değil mi? | Open Subtitles | انا اشعر بالجوع, لا أظن انه يوجد افطارا انجليزيا هنا |
| Bedenleri gerçekten aç kalıyorsa ne öğrenebilirler? | TED | كيف يمكنُ لهم التعلم إذا كانت أجسامهم تشعرُ بالجوع تمامًا؟ |
| Daha iyi beslenmeyi ve aç olmamayı sevdi. | TED | وأحبّوا التغذية الأفضل، وأحبّوا كونهم أصبحوا لا يشعرون بالجوع. |
| ben bunu nasıl bilebilirim bu offiste herkes 1 ve 2 arasında kendini aç hisseder? | Open Subtitles | كيف عرفت ذلك كلّ شخص في هذا المكتب يشعر بالجوع بين الساعة الواحدة والثانية مساءً ؟ |
| Yanımda kalırsanız bir daha aç kalmazsınız. - Evet! | Open Subtitles | أبقوا بجانبي ولن تشعروا بالجوع مرةً أخرى |
| aç değilim. Acıkırsam, haber veririm. | Open Subtitles | أنا لست جائعة، و أذا شعرت بالجوع سأخبرهم |
| Çok aç. Açlığını nasıl gidereceğini bilmiyor. | Open Subtitles | أنها جائعة ولا تعرف كيف توقف شعورها بالجوع |
| aç hissedecekleri kadar ver, ama her zaman onlar için bir tane ayır. | Open Subtitles | أعطيهم فقط ما يشعرهم بالجوع ولا أعطيهم مما هو أكثر من هذا |
| Anneye gel. Zavallı bebek aç. | Open Subtitles | طفلي المسكين يشعر بالجوع, هـا قد أتت والدتك. |
| Hala açlık çekiyorsunuz çünkü açlık sadece bedenden gelmez. | Open Subtitles | و مع ذلك , لازلتم تتضورون جوعاً لأن الشعور بالجوع لا يصدر فقط من الجسد |
| Yani mesela yemek yemek istediğinde açlık mı hissediyorsun yoksa bıkkınlık mı? | Open Subtitles | عندما ترغبين بالأكل أتشعرين بالجوع أم القرف؟ |
| Ayak bileklerim şişiyor, her daim açım. | Open Subtitles | لدي كاحلان منتفخان,وأشعر بالجوع طوال الوقت |
| Biliyor musun, benim karnım acıktı... Ben sipariş vereceğim. | Open Subtitles | أوتعلمين, أنا أشعر بالجوع, سأطلب الغذاء. |
| Seni de götürürdüm, ama dün akşam acıktım ve diğer karpuzu yedim. | Open Subtitles | كنت لآخذك معي لكنني شعرت بالجوع البارحة فأكلت البطيخة الثانية |
| Popolar ve panik odaları hakkındaki bu sohbet beni yine acıktırdı. | Open Subtitles | كُلُّ هذا الحديث عن المُؤخرات والغُرف المُحصّنه يجعلني أشعرُ بالجوع مُجدداً |
| - ...açlıktan ölmek istemiyorum. - Açsan hemen bir çek yaz... - ...yoksa bütün gece konuşurum. | Open Subtitles | أذا في حالة شعورك بالجوع أكتب شيكا لأني سأتحدث طوال الليل0 |
| Tina ve Eddie acıkınca gelirler, endişelenmeyi kes. | Open Subtitles | تينا وايدي سيظهران عندما يشعران بالجوع.. فلا تقلق عليهما |
| Saat 11:30 gibi çok acıkıyorum. | Open Subtitles | أنا فقط أشعر بالجوع في حوالي الحادية عشر و نصف |
| Beni acıktırıyorsun. | Open Subtitles | تجعلينني أحس بالجوع |
| Kardashians'a dalmak istiyorum ama ot sonrası açlığı istemem ona göre. | Open Subtitles | خاصتاً بعدما ينام أولادي و لكنني لا أريد واحدة تصيبني بالجوع |
| Belki acıkmış veya kafayı bulmaya gitmiştir. | Open Subtitles | أعني , ربما أحست بالجوع أو ذهبت لإقتناء بعض المخدرات |
| Bayan Mak acıkırsa biraz yulaf lapası verirsin. | Open Subtitles | اعتن جيداً بالمنزل. إن شعرت السيدة (ماك) بالجوع قدمي لها بعضـاً من العصيدة. |
| Eğer acıkırsan ikinci katta yiyecek makinesi var. | Open Subtitles | يوجد آلة للوجبات الخفيفة في الطابق العلوي في حال شعرتِ بالجوع |
| Diyetten söz etmek bile beni acıktırıyor. | Open Subtitles | إن مجرد الحديث عن الحمية الغذائية يشعرني بالجوع |