Tekrar heyecanlıyım, çünkü toplum destekli polislik hakkında sadece konuşmayan bir emniyet müdürü var, kesinlikle onu anlıyor ve daha da önemlisi, onu benimsiyor. | TED | أشعر بالحماس مجددا، لأنه أصبح لدينا نائب لا يتحدّث فقط حول الشرطة، ولكن يفهم ما يحصل داخل هذا المجتمع، والأهم من ذلك يقوم بالمعالجة. |
Bugün, Baltimore için heyecanlıyım, çünkü birçok şehir gibi küllerinden doğacak inanıyorum. | TED | استمعوا، أنا أشعر بالحماس لبالتيمور اليوم، لأنني أؤمن بأننا مثل جميع الأحياء في حاجة إلى الارتقاء. |
İçimdeki o küçük, korkmuş sesi susturdum ve bu yeni dünyaya heyecan duymaya başladım, panik yapmaya değil. | TED | وهذا دعاني أن أتجاهل ذاك الصوت المخيف الصغير وأشعر بالحماس حول عالم جديد كليًا بدلًا من أن الخوف. |
Sesimin şiddetini duydunuz. Ayrıca yüzlerinizde kontrolsüz bir heyecan olduğunu söyleyebilirim. | Open Subtitles | لقد سمعتم نغمتي ، و استطيع اخباركم بالحماس على وجهكم |
Çok heyecanlı biriyim bunu bastırırdım. | TED | أنا شخص أشعر بالحماس جدًا تجاه الأشياء لذا مزاجي يتغير. |
İşte heyecan bu. Hiç bunaldığın olmaz mı? | Open Subtitles | الاّن,هنالك اثٍارة ألا تصاب بالحماس |
Belki de yeni güçlendirilmiş gerçeklik ve bilgisyar gerçekliği gibi harika yenilikler için mutlu olmaktansa, bu yenilikller de aynı dikkat yarışından etkilenecek, belki de bir milyar insanın cebinde zaten var olan bu dikkat yarışını düzeltebiliriz. | TED | وربما عوضًا عن الشعور بالحماس تجاه الواقع المدمَج الجديد والواقع الافتراضي وهذه الأشياء الجذابة التي قد تحدث، والتي ستكون عرضة لنفس السباق نحو جذب الاهتمام، إذا استطعنا معالجة سباق جذب الاهتمام حول الأشياء الموجودة بالفعل لدى مليارات الناس. |
Müziği her zaman sevmiştim ve bu yeni programla da kendi müziğimi yapabildiğim için çok heyecanlıyım. | TED | كنت دائما محبا للموسيقى وأنا أشعر بالحماس لتوصيل موسيقاي الخاصة بالبرنامج الجديد |
Burada olduğum için çok heyecanlıyım, ahbap, haydi hayatından bahset. | Open Subtitles | أشعر بالحماس لوجودي معك يا صديقي، لنتحدث عن حياتك |
- Bu hafta sonu antikacıya gideceğimiz için heyecanlıyım da. | Open Subtitles | تمر بهذه اللحظات أنا أشعر بالحماس لأننا سنذهب لشراء الأشياء الأثرية بنهاية الأسبوع |
Biliyorum. İnan bana senin kadar heyecanlıyım. | Open Subtitles | أعلم ذلك ، صدقيني أنا أشعر بالحماس مثلك تماماً |
Sen daha iyi okursun. Ben biraz heyecanlıyım. | Open Subtitles | من الأفضل أن تقرأ، فأنا أشعر بالحماس |
Burdaki insanlar bu durumdan çok heyecan duydular. | Open Subtitles | يمكنه فجأةً المشي مجدّداً بشكل سليم، بدأ الناس هنا بالشعور بالحماس الشديد |
bu kadar heyecan verici olduğunu bilmiyordum. | Open Subtitles | لم أعلم بأنّ شراء منزل خاص يجعلني أشعر بالحماس هكذا |
Uranyum rezervi bulduklarını sanıp heyecan yaptılar. | Open Subtitles | مما أصابهم بالحماس لأنهم اعتقدوا أنهم اكتشفوا رواسب يورانيوم |
Ön bahçenin dışında kullanmaya başladığında heyecanlı olursun; tamamen yenidir. | Open Subtitles | تشعر بالحماس عندما تقودها خارجا من الساحة وهي تلمع |
Ne kadar güzel, çocuklar da en az bizim kadar heyecanlı. | Open Subtitles | أليس هذا رائعاً؟ الأطفال هنا مفعمون بالحماس مثلنا |
Bir kutu hakkında bu kadar heyecanlı olabileceğini düşünür müydün hiç? | Open Subtitles | من كان يظن أنهم سيصابون بالحماس بسبب صندوق |
Hiç bunaldığın olmaz mı? | Open Subtitles | ألا تصاب بالحماس |
Belki de yeni hoş görünümlü eğitim uygulamaları için mutlu olmak yerine, çocukların beynini manipüle eden sorunu düzeltebilir, sürekli boş mesajlar göndermelerine son verebiliriz. | TED | ربما بدلًا من الشعور بالحماس تجاه التطبيقات التعليمية الجديدة والرائعة، سيمكننا إصلاح الطرق التي تتلاعب بعقول الصغار نحو إرسال رسائل فارغة منهم وإليهم. |