| Bu nedenle içeriye girmene izin verilmiyordu. | Open Subtitles | و هو سبب أنك غير مسموح لك بالدخول إلى هناك |
| Beyaz Saray'a girmene izin vermemin tek sebebi, onun burada olmaması. | Open Subtitles | سمحت لك بالدخول إلى البيت الأبيض لأنه ليس هنا الآن. لا يمكنك أن تكوني هنا. |
| Ya evine girip, kadının bilgisayarını sunuculara girmek için kullandıysa? | Open Subtitles | ماذا لو قام بالدخول إلى شقتها واستخدم حاسوبها لاقتحام النظام |
| Size Dr. Brown'un bilgisayar erişim izni verirsem onun yeni... şifreleme programına giriş izni de vermiş olurum ki bunu yapamam. | Open Subtitles | السماح لك بالدخول إلى أنظمة حاسوب الدّكتور براون يعطيك أيضا دخول إلى برنامج التشفير الجديد |
| Bu bana muhtemelen cephaneliğe girmeme ve bir baskında önde olmama izin verecekti. | Open Subtitles | مما يجعلهم يسمحون لي بالدخول إلى مستودعات الأسلحة أو أشارك في غارة جوية |
| Size havuzun orda kalacak bir yer vereceğiz... ve çalışmadığınız sürece eve girmenize izin yok. | Open Subtitles | سنعطيكم مكاناً للإقامة في بيت المسبح ولن يسمح لكم بالدخول إلى المنزل إلا وقت العمل |
| Başka şansım yoktu. Senin en zayıf noktana girmesine izin veriyordun. | Open Subtitles | لم تدع لي أي خيار آخر، لقد سمحت لها بالدخول إلى أعماق نقاط ضعفك |
| Hayır. Hayatta olmaz. Oraya girmene izin veremem. | Open Subtitles | لا، مستحيل لا أستطيع السماح لك بالدخول إلى هناك |
| Buraya kadar girmene izin verdiklerine inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أصدق أنهم سمحوا لك بالدخول إلى هنا |
| Ve reaktöre girmene yardım mı etti? | Open Subtitles | وهو ساعدك بالدخول إلى المُفاعل؟ |
| Tamam, rütbene saygım var ama görev esnasında ben arkanda değilken bir meskene girmene izin veremem. | Open Subtitles | حسنا، أحترم رتبتك، ولكن أنا لا تسمح لك بالدخول إلى موطن أثناء الخدمة دون لي في السادسة الخاصة بك. بل هو نونستارتر، بونش. |
| Birincisi gönüllü olarak oraya girip teşhis için sıraya girersiniz ikinciyse sizi tutuklarım ve zorla o sıraya sokarım. | Open Subtitles | الخيار الأول، يمكن التطوع بالدخول إلى الصفّ أو الخيار الثاني، أن ألقي القبض عليك وأجبرك على الوقوف في الصفّ |
| 10 dakika sonra da ayrılmış. Ya evine girip, kadının bilgisayarını servera girmek için kullandıysa? | Open Subtitles | ماذا لو قام بالدخول إلى شقتها واستخدم حاسوبها لاقتحام النظام |
| Akciğer ve beyin hücrelerine giriş yolunu belirledik. | Open Subtitles | ولقد عرفنا طريقته بالدخول إلى خلايا الرئة والدماغ |
| 7'den sonra kliniğe giriş yok. | Open Subtitles | حسنا، لا نستطيع السماح بالدخول إلى المنشأة بعد السابعة مساء |
| Senin onun ofisine erişim yetkin var. | Open Subtitles | أنت لديك كامل الصلاحيات بالدخول إلى مكتبه |
| Bu tecridi atlayıp temel sisteme erişim sağlayacak. | Open Subtitles | ينبغي لهذا أن يتجاوز أمر الإغلاق ويسمح لي بالدخول إلى النظام |
| Bu çok önemli. Doğrusu cennete girmeme izin vereceklerini sanmıyorum. | Open Subtitles | تعلم, أنا في الحقيقة لا يمكنني التصديق أنهم سمحولي بالدخول إلى الجنة |
| Evet, ofisime girmeme izin verirseniz o aramayı yapabilirim. | Open Subtitles | نعم , وسوف نفعل ذلك فقط بمجرد أن تسمحوا لي بالدخول إلى مكتبي حتى أتمكن من عمل ذلك الاستدعاء |
| Bankamıza girmenize izin verebilirim ve paranız tertemiz olur. | Open Subtitles | يمكنني أنّ أسمح لكم بالدخول إلى مصرفنا وجعل مالكم أبيض كـ الثلج. |
| Buraya girmenize izin verdiğimiz için pişman etmeyin bizi. | Open Subtitles | انظري،لا تدعينا نندم على السماح لكِ بالدخول إلى هنا |
| Hiçbir bastıbacağın aklıma girmesine izin verdim mi? | Open Subtitles | هل رأيتني ذات مرة أسمح لفتاة بالدخول إلى رأسي؟ |
| Tek yapmanız gereken şey kapıyı açıp içeri girmesine izin vermek. | Open Subtitles | وكل ما عليكم فعله هو السماح له بالدخول إلى قلوبكم. |
| Pekala, Bay Kedi Hırsız buraya girmek istiyorsun, öyle değil mi? | Open Subtitles | حسناً ايها القط السارق ترغب بالدخول إلى هنا ، صحيح؟ |