Şimdi, virüs kapmanın bir sürü yolu vardır. | TED | الأن، هناك عدة طرق من خلالها يصاب جهاز الحاسب بالفيروس |
Her iki kemik örnekleri de geçirgen virüs veya sebep olan mikrop onları çürütmüş. | Open Subtitles | جميع بقايا العظام كانت مثقبة بنفس طريقة تحللها بالفيروس |
Önce aşıyı uygulayıp daha sonra her birine virüsü enjekte edeceğim. | Open Subtitles | ،أولا ندير النموذج الأولي من اللقاح ثمّ نحقن كلّ منهم بالفيروس |
Bunun üzerine, hücreleri, tavuk hücrelerini, kültüre koydular, virüsü üzerlerine boşalttılar, ve birikeceklerdi, ve bu kötü huylu, bu normal diyebileceklerdi. | TED | لذا قاموا بوضع الخلايا في خلايا الدجاج وألقوا بالفيروس فيها، وتركوها تتراكم، وكانوا سيقولون هذا خبيت وهذا طبيعي. |
Bu, onun virüsle kaçmasına engel olabilmek için yapabileceğim tek şeydi. | Open Subtitles | هذا هو الشىء الوحيد الذى أمكننى فعله لأمنعه من الهروب بالفيروس |
Dıştaki geleneksel papaya virüse aşırı derecede maruz kalmış. | TED | أما البابايا التقليدية في الخارج فقد أصيبت بالفيروس إصابة خطيرة |
Aynen. Canlı virüsün tehlikesi vahşi formuna dönüşüp taşıyıcıyı öldürebilme olasılığı. | Open Subtitles | الخطر الوحيد بالفيروس الحي، هو إمكانية عودته للطبيعة الوحشية وقتل المُستضيف |
piyade birliklerinin virüsten korunmak için yaptırdıkları 50 tane duvar içinde yaşamımızı sürdürüyoruz. | Open Subtitles | قد بُنىّ جِداراً بإرتفاعِ خمسون قدماً من أجلِ حماية الناجين الغير مُصاببين بالفيروس. |
virüs bulaşanların buradan ayrılmasına izin veremem. | Open Subtitles | الأشخاص الذين أصيبوا بالفيروس لا يمكنني السماح لهم بالمغادرة حسناً. |
virüs kapma olasılığın neredeyse sıfır gibi bir şey. | Open Subtitles | هناك احتمال صفر تقريباً أن تصابي بالفيروس |
virüs kapma olasılığın neredeyse sıfır gibi bir şey. | Open Subtitles | هناك احتمال صفر تقريباً أن تصابي بالفيروس |
Sürekli gözlem altında olacaksın, ve işin bittiğinde virüs bizde kalacak. | Open Subtitles | أنت ستبقى تحت حراسة دائمة و عند انتهائك من ذلك ، سنحتفظ بالفيروس |
Elbette, virüs tam test edildikten sonra iğneyi ben de vurulacaktım. | Open Subtitles | بالطبع سأحقن نفسي بالفيروس عندما أتأكد بأنه آمــن كفاية |
düşüncesi. Sonuç olarak virüsü taşıdığınıza dair fiziksel bir belirti yok. | TED | وعلي أي حال ليس هناك أي مؤشرات جسدية تدل علي الإصابة بالفيروس. |
Dentritik hücreler veya makrofajlar, virüsü ele geçirip, yüzeylerinde parçalarını teşhir eder. | TED | الخلايا الشجيرية, أو الماكروفاج, تمسك بالفيروس و تعرض جزءا منه. |
Ve ayrıca antikorların da bunları yakalamak ve virüsü nötralize etmek için bu tutmaçlara ihtiyacı var. | TED | و هي أيضا ما تستخدمه الأجسام المضادة لتلتصق بالفيروس و تبطل مفعوله. |
Yani insanlar hiçbir işaret olmadan bu virüsle yaşamaya devam ediyor. | TED | ولذلك فإن هناك مصابين بالفيروس لا يظهرون أي أعراض. |
Bir karmaşıklık oldu. virüsle başka bir alıcı da ilgilendi. | Open Subtitles | كان هناك تعقيداً مشترى آخر مهتم بالفيروس |
Bir karmaşıklık oldu. virüsle başka bir alıcı da ilgilendi. | Open Subtitles | كان هناك تعقيداً مشترى آخر مهتم بالفيروس |
Bu reaksiyon, renkte bir değişiklik yaratarak numunenin pozitif olduğunu ve bireyin virüse maruz kaldığını gösterir. | TED | بذلك ينتج عن هذا التفاعل تغيّر في اللون، مشيرًا أن نتيجة فحص العينة إيجابية وأنّ الشخص قد أُصيب بالفيروس. |
Benim sermayene ihtiyacım var seninse virüse ulaştırmama. | Open Subtitles | أحتاج لرأس مالك, وأنت تحتاج لصلتى بالفيروس |
virüsün enfekte ettiği insanların önemli bir bölümü hastalığa yakalanıyor. | TED | و نسبة الأفراد الذين أصيبوا بالفيروس دون أن تظهر عليهم الأعراض، ليست بكبيرة. |
İlk kurban, bir şekilde virüsten etkilenmiş olmalı. | Open Subtitles | الضحيّة الأولى لا بدّ وأن أصبحت أصاب بالفيروس بطريقة ما. |
Annenin virüsünü Fine yaptı, Jor-El değil. | Open Subtitles | أمك أصيبت بالفيروس من قبل (فاين)، وليس من (جور-إل) |
Boğazdaki HPV enfeksiyonları baş ve boyun kanserine yol açabilir fakat şu an boğaz için yapılacak eş bir smear testi bulunmamaktadır. | TED | قد تؤدي الإصابة بالفيروس الحليمومي في الحلق للإصابة بسرطانات العنق والرأس، ولكن لا يوجد حالياً ما يشابه مسحة عنق الرحم بالنسبة للحلق. |