| tuvalete bağlı fıçı tapasından gelen sudan başka içilecek su yok. | TED | لا توجد مياه للشرب، سوى تلك التي تأتي من حنفيّة متّصلة بالمرحاض. |
| Burada birinin üzerine kusmak yerine tuvalete kustuğuna göre lokanta elimizdeki tek kusmuk kaynağı. | Open Subtitles | و بم أنه تقيأ هنا بالمرحاض لا على أحد فذلك المطعم هو مصدر القئ الوحيد |
| Vardır diyorsun da kulüp kalabalıkmış, ama maalesef olay esnasında herkes ya tuvalette, ya VIP locasındaymış ya da dışarıda sigara içiyormuş. | Open Subtitles | أتعتقد ذلك ؟ الملهى ممتلئ لكن من سوء الحظ تعلم كان الجميع إما بالمرحاض أو مكان الشخصيات المهمة |
| Masandan çok tuvalette vakit geçiriyorsun. | Open Subtitles | حيث أنّك تمضي معظم الوقت بالمرحاض عوضاً عن القيام بعملك. |
| İnsanların kıçına tuvalet malzemesi koymak diye bir suç yok. | Open Subtitles | فلا يوجد من قانون يمنع إقحام الأغراض الشخصية بالمرحاض بمؤخرتك. |
| Bana, Daniel Douglas'ın sarhoş olduğunu ve kafasını Banyoda çarptığını söyledin. | Open Subtitles | قلتَ لي أن دانيال دوغلاس كان مخمورًا أنه ضرب رأسه بالمرحاض |
| Kafalarınızı tuvalete sokmadan, dediklerimi yerine getirin. | Open Subtitles | و الآن اذهبوا و افعلوا ما أطلب منكم قبل أن أحشرك رؤسكم بالمرحاض |
| Kafalarınızı tuvalete sokmadan, dediklerimi yerine getirin. | Open Subtitles | و الآن اذهبوا و افعلوا ما أطلب منكم قبل أن أحشرك رؤسكم بالمرحاض |
| Pek değil..hele tuvalete falan hiç sokulmadık | Open Subtitles | لا ليس بالطبع إلا إن كان رمى رأسك بالمرحاض مشكلة |
| Vücudumdaki eklemlerden daha fazla eklem ağrısı çekmem yetmezmiş gibi üstüne bir de bir gecede altı kez tuvalete gittim. | Open Subtitles | ليسمهيناًبمايكفىأنأعانى منآلامالمفاصل ، و بأنّي أتعثر ستة مرات بالمرحاض بكل ليلة. |
| Rita bunu çırılçıplak soyup bacaklarını açar amını cümle âleme gösterdikten sonra o halde tuvalete kilitlerdi. | Open Subtitles | كانت لتجردها من ملابسها وتباعد بين ساقيها.. وتعرض فرجها للجميع ثم تربطها بالمرحاض |
| Polisleri atlattım, tuvalete gizlendim ve çöpün içine atladım! | Open Subtitles | أنا هربت من الشرطة واختبئت بالمرحاض وقفزت على قمامة |
| Bu aralar masandan çok tuvalette zaman geçirir oldun. | Open Subtitles | حيث أنّك تمضي معظم الوقت بالمرحاض عوضاً عن القيام بعملك. |
| Gerçek bombacı tarafından onun dediği gibi dövüldü mü yoksa tuvalette bombayı kurarken mi kayıp düştü bilemiyorum. | Open Subtitles | لا أعلم إن كان قد ضُرب على رأسه من قبل المفجّر الحقيقيّ كما يقول أو أنه انزلق وارتطم رأسه بالمرحاض |
| tuvalette olması gereken şey küvetin içinde. | Open Subtitles | ماكان يجب أن يكون بالمرحاض الآن هو في الحوض |
| Benzin almak için durmuşlar. tuvalette ölü bulundular. | Open Subtitles | توقفوا من اجل الوقود وحدث ما حدث بالمرحاض |
| Bir sonraki gün acısı fena çıkıyor... yani, tuvalette. | Open Subtitles | تحدث تشعبات معينة في اليوم التالي لها علاقة بالمرحاض |
| İşte. Endişelenme, yumuşasın diye tuvalet suyunda beklettim. | Open Subtitles | هاك، لا عليك لقد وضعتها بالمرحاض لكي تلين |
| Ben, tuvalet işini düşünmemiştim, zaten kamp alanında olacağımız için.. | Open Subtitles | الجزء الخاص بالمرحاض حتى نصل فعلاً لموقع المخيم |
| Banyoda, sanırım. Bilemiyorum. Neden, ne oldu? | Open Subtitles | بالمرحاض , أعتقد لا أعرف , لماذا , ما الأمر ؟ |
| Sadece, um-sadece sifonu bir kaç defa çek. - Bu sıcak su akmasını sağlar. | Open Subtitles | فقط , فقط أسكبي الماء بالمرحاض مرتين، سيساعدبخروجالماءالحار. |
| Hem klozet kapağını yukarıda tutmandan dolayı kendimi tuvaletin içinde bulmak istemiyorum. | Open Subtitles | -أود الجلوس ولا أريد أن أسقط بالمرحاض لأنك لاتنزل المقعد |
| - O tuvaletteydi. | Open Subtitles | لا أعتقد ، فهو كان بالمرحاض |