| Her sene 1 Kasım'da düzenlenen "Cadılar Bayramı Sonrası Utanç Yürüyüşü" geçidini diyorum. | Open Subtitles | أقصد ذلك الذي يقام بصباح أول أيام نوفمبر السخرية السنوية من المحتفلين بالهالوين |
| Bak biz bu çocuğun Cadılar Bayramı'nda dışarı çıkamayan tuhaf çocuklardan olmasını istemiyoruz. | Open Subtitles | أسمعي، فنحن لا نريد للطفل أن يكون الطفل الغريب الذي لا يستطيع الإحتفال بالهالوين |
| Cadılar Bayramı partimizde, "AGD" sahne alacak. | Open Subtitles | لان نعمل اختبار بيانات الاحتفال بالهالوين |
| Futbol şampiyonlukları ve Cadılar Bayramı senin olur. | Open Subtitles | و بإمكانك أن تحظى معه بكأس السوبر لكرة القدم الأمريكية و بالهالوين |
| İlk başta Cadılar Bayramı yüzünden diye düşünmüştüm. | Open Subtitles | في البداية اعتقدت الأمر يتعلق بالهالوين |
| Tek isteğim, erkeğimle bir gece geçirmek, Cadılar Bayramı eğlencesi düzenlemek, sevdiğim ve uğruna kan döktüğüm ev için elişi yapmaktı, ama işleri mahvettin, o da gitti. | Open Subtitles | كلُّ ما أردتُه هو ليلة واحدة مع رجلي و نستمتع بالهالوين معًا بعض التزيين في المنزل الذي أحببتُه و دمائي سالت من أجله و أنتِ أفسدتِ كلّ شيء، و رجلي رحل و الآن هو في الخارج يتجوّلُ في بار |
| Cadılar Bayramı ruhuyla alakası yok. | Open Subtitles | فرحتى ليس لها علاقة بالهالوين |
| Cadılar Bayramı'nın bir başka güzelliği işte. | Open Subtitles | والشي الآخر العظيم بالهالوين هو ... |
| Cadılar Bayramı'nda gösteri yapmamamızın nedeni Edward Mordrake'dir. | Open Subtitles | لا نؤدي العروض بالهالوين بسبب ما حصل مع (إيدوارد موردريك) |
| Bence gülümsemek Cadılar Bayramı'nın anlamını azaltır Gideon! | Open Subtitles | إعتقد انْ هذا سينقص من شعورنا بالهالوين يا (جديون) |
| Ben'in Cadılar Bayramı kostümü. | Open Subtitles | إنه قناع (بين) الخاص بالهالوين |
| Mel teyze, biz bu Cadılar Bayramı olayına pek dahil olmayacağız. | Open Subtitles | خالة (ميل), نحن فقط لن نحتفل بالهالوين |