"بالوصول" - Translation from Arabic to Turkish

• gelmeye
• ulaşmalarına
• erişim
• erişimi
• ulaşmak
• ulaşırsak
• ulaşmasına
• sağlar

Askeri hastanenin önünde duruyorum ve mülteciler gelmeye devam ediyor.
إنّي أقف عند مشفى عسكريّ، بحيث يستمر الأناس المُرحلون بالوصول.

Birkaç sene önce gelmeye başladılar, ...ama bizden ayrı bir yerde tutuldular.
بدأوا بالوصول قبل بضع سنوات، لكنّهم أبقوا ماعدانا.

Oraya kadar ulaşmalarına izin verilemez, Steven.
لن نسمح لهم بالوصول لهذا البعد ستيفن

Tıpkı bilimadamlarımıza geçide tam erişim hakkı sözü verdiğiniz gibi.
كما قمت بوعدك لعلمائنا بالوصول الكامل لبوابة النجوم

Bütünlük çakışmalarını erişim sağlama yükümlülüğü ile bölmelere ayır.
أقسام نزاعاتَ السلامةِ مع الإلتزام بالإمداد بالوصول

Şimdi, yalnızca Jimmy'nin ekibinin telsizlere erişimi var.
والأن ، الأشخاص الوحيدين الذي مسموح لهم بالوصول إلى الراديو كان طاقم جيمي

İstediğin zaman kayıt cihazına ulaşmak istiyorsan onunla aranızda gerçek bir bağ varmış gibi yapmalısın.
عليك ان تشكّل رابطاً حقيقيا معها ان اردت ان تقوم بالوصول الى اداى التسجيل عندما تحتاج لذلك

- Akşam olmadan ulaşırsak güzel olur. - Tamam, güzel.
فقط كن لطيفا بالوصول الى هناك قبل المساء أجل حسنا

Onun platforma ulaşmasına izin veremeyiz.
الآن ، لا يمكننا السماح له بالوصول الى المنصة

Binbaşı Sheppard. Doktorlar dün gece gelmeye başladıklarını söyledi ve sayıları geçen zamanla artıyor. Binbaşı.
الأطباء يقولون بأنّهم بدأوا بالوصول أخر الليل وأعدادهم تزداد.

Benim, gemiyle Shikuti Köyü'ne gelecek bazı mallarım var ve en az 2 yıl daha gelmeye devam edecek.
بضاعتي من المتوقع أن تصل بالسفينة في قرية شيكوتي وستستمر بالوصول لسنتان على الأقل

Sen ablanı buradan hızlıca göndermelisin, Millet birkaç dakikaya kadar buraya gelmeye başlayacak.
عليك ان تبعد اختك من هنا الناس سوف تبدأ بالوصول

Buzdan bariyer kırıldı ve denizden tuhaf ziyaretçiler gelmeye başladı.
بكسر حاجز الثلج يبدأ زوّار بحريّون غرباء بالوصول

Küreye ulaşmalarına izin vermeyin.
لا تسمحوا لهم بالوصول للمحِجر

Siz merdiveni tutun. Kate'e ulaşmalarına izin vermeyin.
أنت لك الدرج لا تسمحوا لهم بالوصول لـ(كيت)

Bizden iki saat daha avantajlılar. Bizden önce Franklin'e ulaşmalarına izin veremeyiz.
لا يمكننا السماح لهم بالوصول {\pos(192,230)} لـ(فرانكلين) قبلنا

Muhtemelen silahları seven ama onlara erişim izni vermeyen biriyle yaşıyor.
انها على الارجح تعيش مع شخص ما يمتلك مسدس لكنه لا يسمح لها بالوصول اليه

Onun kartı tüm bölge genelinde erişim sağlar.
المؤسسة الوطنية للنفط تسمح لها بالوصول لجميع أنحاء المنطقة بأسرها

Eski eşi, iş için ofise erişim vaat ediyormuş.
زوجها السابق وعد بالوصول لامتيازات العمل

- Avukatına erişimi olmadan onu tutmak yasalara aykırı ve ben de avukatıyım.
أن تحجزه بدون السماح لمحاميه بالوصول إليه, وأنا محاميته

Ustalık uzanmaktır, ulaşmak değildir.
إن التفوق يوجد باللحاق، لا بالوصول.

Su deliğine ne kadar erken ulaşırsak, o kadar erken gideriz.
كلما أسرعنا بالوصول إلى بركة الماء غادرناه في وقت مبكر

Boşaltma işlemi çoktan başladı. Ayrıca, 777'in Stanton'a ulaşmasına izin veremeyiz.
يتمّ إخلاؤها الآن و لا يمكننا السماحُ لـ "777" بالوصول إلى "ستانتون"

Uzun vadeli hafızamızdaki bilgilere ulaşmamızı sağlar ve ihtiyacımız doğrultusunda bazılarını ortaya çıkarıp, mevcut hedefimiz ışığında, karıştırır ve işleme alır.
و تسمح لنا بالوصول الى ذاكرتنا طويلة المدى و سحب جزء منها عندما نحتاج, تخلطه و تعالجه على ضوء اهدافنا الحالية.