| Şey, o benden üç şey istedi ve istedikleri kulağa daha eğlenceli geliyordu. | Open Subtitles | نعم، حسنا، طلبت مني إلى القيام بثلاثة أشياء وأنها بدت طريقة أكثر متعة. |
| Maggie üç şey yaptı: Dikkat verdi, ne olduğunu hatırladı ve bunu aklında tutup kafasında bir şablon oluşturdu. | TED | وقامت ماجي بثلاثة أشياء: كانت لابد أن تنتبه، وكانت لابد أن تتذكر ما حدث وكان عليها أن تحفظ مسارًا في رأسها وتحدده. |
| altı ayda yaşamını değiştiren üç şey yaşadın: hamilelik, muazzam zafer, aşık olmak. | TED | لقد مررت بثلاثة أشياء غيّرت حياتك خلال فترة ستة أشهر: حملٌ، وفوزٌ كبير، ووقعتِ في الحبّ. |
| Biraz kibir ve şöhret kazandık ama hâlâ üç şeyi yapmak için cesaretimiz var. | Open Subtitles | كسبنا قليلاً من الزهو والشهرة، لكن ما زال لدينا الشجاعة للقيام بثلاثة أشياء. |
| Hayatta üç şeyi asla küçümsemeyin. | Open Subtitles | لا تستخف بثلاثة أشياء في الحياة |
| Fakat sana sonsuza kadar aklından çıkmayacak üç şey söyleyeceğim. | Open Subtitles | ولكني سأخبرك بثلاثة أشياء ستطاردك إلى الأبد |
| Sonra "Bana üç şey için söz vermeni istiyorum Bryan." | TED | ثم قالت : " ولكن أريدك أن تعدني بثلاثة أشياء ، بريان." |
| Sivil toplum diplomatları üç şey yaparlar: Halkın problemlerini dile getirirler, ulusal çıkarlara hizmet etmezler, değişimi hükûmetle ve vatandaşlarla kurdukları bağlantıları aracılığıyla gerçekleştirirler. | TED | يقوم دبلوماسيو المجتمع المدني بثلاثة أشياء : يعبرون عن هموم الناس، التي لم تكن من ضمن الاهتمامات الوطنية، وإحداث تغيرات على مستوى المواطنين، وليس على مستوى الدولة فقط . |
| Bana üç şey için söz vermelisin. | Open Subtitles | حسنا، لكن يجب أن تعدني ... بثلاثة أشياء |
| Size üç şey söyleyeceğim. | Open Subtitles | دعنى أخبرك بثلاثة أشياء: |
| Pekala Danielle üç şeyi umursar | Open Subtitles | .. حسناً، (دانيل) تهتمّ بثلاثة أشياء |