Birden salondaki en seksi adam oldu ve ben yeterince iyi değilim. | Open Subtitles | فجأة اصبح اكثر شخص مثير بالغرفة و انا لست بجيد بمافيه الكفاية |
Ama bak ne diyeceğim, koşulları hesaba kattığımızda iyi bir dönem ödevi konusu bulursan, 50'yle seni geçiririm. | Open Subtitles | لكن, سأخبرك ماذا مع اخذ الظروف بعين الاعتبار يمكنك الخروج بفصل مدرسي جيد سأنجح بجيد |
Gördüğünüz gibi, kameraya ağlamada pek iyi değilim. | Open Subtitles | كما ترون , انا لست بجيد في البكاء امام الكاميرا |
- İyi değil. - Tanrım! Kırkayak yiyeceğim! | Open Subtitles | انه ليس بجيد ياللهي, سأكل حشرة أم اربع واربعين |
- Şükran Günü yaklaşırken hindi olmak pek hoş sayılmaz. | Open Subtitles | -ليس بجيد أن تكون ديك رومي و عيد الشكر قريب |
Ama bazen, bazı sebeplerden dolayı birbirimizi üzebiliyoruz ve bu hiç de iyi bir şey değil. | Open Subtitles | لكن أحيانا ولسبب ما يقوم كلانا بعمل أشياء تؤلم كل منا وذلك ليس بجيد لنا |
Efendim bırakın gitsin. Yanılmışım. O yalnızca iyi değil, en iyisi. | Open Subtitles | سيدي أرجو أن تتركه كان مخطأ أنه ليس بجيد فقط بل الأفضل |
Değişiklik hiçbir zaman iyi değildir. | Open Subtitles | التغير ليس بجيد. أنهميقولونذلكلكنهليسكذلك. |
Ne kadar iyi olmadığım, nasıl batırdığım, değişmediğim konusunda bütün bunları duyabilirim. | Open Subtitles | واستطيع سماع كيف انا لست بجيد بما فيه الكفاية وكيف أنا فاشل ، واني لم اتغير |
Sadece neyin iyi neyin kötü olacağı hakkında böyle konuşmamalısın. | Open Subtitles | فقط لاينبغي عليك التحدث بتلك الطريقة عما هو جيد وليس بجيد |
İyi ya da kötü demek değil. Muhtemelen tartışıyorlar demek. | Open Subtitles | إنه ليس بجيد ولا سيء، بل يعني فقط إنه يوجد نقاش مفتوح |
İyi ya da kötü demek değil. Muhtemelen tartışıyorlar demek. | Open Subtitles | إنه ليس بجيد ولا سيء، بل يعني فقط إنه يوجد نقاش مفتوح |
Maske takan adamların genellikle saklamak istediği şeyler vardır ve iyi değildir bu. | Open Subtitles | الرجال الذين يرتدون أقنعة فلديهم أمر ما ليخفوه وعادةً ليس أمراً بجيد |
Bu her neyse, eğer bu gemideyse ejderhalar için iyi bir şey değildir. | Open Subtitles | أياً كان ذلك، بما أنه على هذه السفينه فهو ليس بجيد للتنانين |
- İhtiyacın olan şey bu. - Bu iyi değil. | Open Subtitles | هناك هذا ما تحتاج إليه هذا ليس بجيد هناك |
- Bu iyi değil. - Lütfen onu geri ver. | Open Subtitles | هذا ليس بجيد ارجوك تراجع عن ذلك |
Ama bu iyi değil. | Open Subtitles | لا , هذا من سعادتي ,ولكن هذا ليس بجيد |
İyi idare ettin..seni sevmiş | Open Subtitles | لقد تعاملت مع الأمر بجيد.. إنك تروق لها |
Hayır, kalp elimizde, ancak yeterince iyi durumda değil. | Open Subtitles | لا ، لقد وجدنا القلب ، لكنه ليس بجيد |
- Sadece çok şiddetli migrenin sebep olduğu beynindeki fazla sıvıdan olduğunu tahmin ediyoruz iyi bir şey değil ama tedavi edilebilir. | Open Subtitles | - نتمنى هذا ، إنه فقط - سائل زائد على دماغه من صداع نصفي شديد وهذا ليس بجيد ولكنه قابل للعلاج |
Asıl hoş olmayan şey Sarah adında bir kız var bizden küçük ve Liam'ın ailesiyle oturuyor ve öyle eminim ki... | Open Subtitles | ماهو حقا ليس بجيد هو أن هناك هذه الفتاة سارة وهي أصغر منا |