Bu evrendeki en geniş veri havuzudur. Bu veri havuzu onları depolayabileceğimiz bilgisayarlar inşa edebilmemizden daha hızlı büyür. | TED | هذا واحد من أكبر قواعد البيانات على هذا الكوكب وهو ينمو بسرعة أكبر مما يمكننا بناء أجهزة الكمبيوتر لتخزينه. |
Yerli nüfusun merkezinde oksijen biçimlenmesi daha hızlı yayılabilir, onları etkisiz hale getirin. | Open Subtitles | تشكيلات الأوكسجين يمكن أن تنتشر بسرعة أكبر في مراكز السكان الأصليين . تحييدهم |
Bu da sörfçülerin alttaki dalgadan daha hızlı gitmelerini sağlar böylece yer çekimi sayesinde dalganın altında kalmadan hızla öne geçerler. | TED | والذي يدفعها للتحرّك بسرعة أكبر من الموجة السفليّة، ولذلك فهني تتسارع للأمام قبل الخضوع لتأثير الجاذبيّة. |
Çoğunlukla, hasar gördüklerinde bölünüp yenilenemeyen hücrelerden oluşmuşturlar, bu yüzden bedenlerinin süresi daha çabuk sona erer. | TED | هي تتكون في الغالب من خلايا لا يمكن أن تنقسم وتُستبدل عندما تتلف، لذا تفنى أجسامها بسرعة أكبر. |
Ben daha hizli kosabilir, daha iyi dövüsebilirim ama sen asla kendin olmayi ögrenemezsin. | Open Subtitles | بوسعي تعلم الركض بسرعة أكبر أو النزال بصورة أفضل لكنك لا يُمكنك أن تتعلمين أن تمثلي نفسك |
Yarışmayı kaybeden kişiden en fazla yüzde bir daha hızlı koşuyor. | TED | إنه يركض بسرعة أكبر من الشخص الذي يخسر السباق |
Özetleyecek olursak, buzullarımız süratle eriyor ve küresel ısınma da çok daha hızlı erimelerine neden oluyor. | TED | وللاختصار، الأنهار الجليدية لدينا تذوب بسرعة، والاحتباس الحراري يجعلها تذوب بسرعة أكبر. |
daha hızlı gitmek için yolda bıraktığın şeyler. | Open Subtitles | الأشياء التي تسقطيها بطريقك لتتحركي بسرعة أكبر. |
Ama diğer adam senin bilmediğin bir hile biliyorsa bu diğerlerinden daha hızlı silah çekmeni sağlamaz; | Open Subtitles | لا يهم أن يكون قادرا على سحب المسدس بسرعة أكبر من سرعة خصمك يمكن أن يعرف الخصم خدعة لا تعرفها |
Bundan daha hızlı hareket etmemiz lazım. | Open Subtitles | نحن يَجِبُ أَنْ نَتحرّكَ بسرعة أكبر مِنْ ذلك. |
Sanırım gördüğümüzden daha hızlı hareket ediyor. | Open Subtitles | أظنها تتحرك بسرعة أكبر مما نستطيع رؤيتها |
Durdurabileceğimizden çok daha hızlı ilerliyor | Open Subtitles | انها تتحرك بسرعة أكبر من يمكن أن نتوقف حتى |
Büyük olabilirler, ama düşündüğünüzden daha hızlı hareket edebilirler. | Open Subtitles | همقَدْيَكُونونكبارَ،لَكنَّهميُمْكِنُأَنْ تحرّكْ بسرعة أكبر منك يَعتقدُ. |
Güneş şiştikçe kütlesini şimdikinden çok daha hızlı kaybetmeye başlar. | Open Subtitles | فكما تتضخم الشمس .. فهي أيضا تبدأ فقد كتلتها بسرعة أكبر مما هي عليه الآن |
Bu senin baş ağrını çok daha hızlı dindirebilirdi. | Open Subtitles | أتعلم , هذا يفترض أن يخلصك من صداعك بسرعة أكبر |
eğer kılıçla çarpışırken duygularına kapılmazsan, çok daha çabuk bu konuda ilerlersin. | Open Subtitles | لو تناسيت عواطفك بينما أن تبارز فستتحسن بسرعة أكبر |
Olabilir Ama birbirimizi son gördüğümüzde yıkılan köprüleri, daha çabuk tamir etmemizi sağlıyor. | Open Subtitles | ربما، لكن هذا سيساعد بسرعة أكبر في سد الفراغ الذي حدث بيننا في آخر مرة تقابلنا فيها |
Ralph, daha hizli tirman. Haydi, haydi. - Haydi. | Open Subtitles | تسلق بسرعة أكبر يا (رالف)، هيّا، هيّا، هيّا. |
Ve bu güçle başa çıkmanın bir yolunu bulamazsak, kendimizi çok, çok ama çok hızlı biçimde düşünülemez durumlarla karşı karşıya bulacağız. | TED | وإذا لم نستطع معرفة طريقة التعامل مع ذلك العزم، فسنجد أنفسنا نواجه بسرعة أكبر وأكبر أوضاع لا يمكن التفكير بها ببساطة. |
Sonra uzun basamak araları oluyor, bu yüzden hızla hareket ediyorsunuz. | TED | هناك، تصادف الناهضين طويلين، بحيث تتحرك بسرعة أكبر. |