En basit cevap şu olabilir hayattasınız çünkü bu soruyu sorabiliyorsunuz. | Open Subtitles | قد تكون الإجابه بسيطه أنتم أحياء لأنكم تقدرون على سؤال هذا |
basit bir kardeşlik ortamı aslında. Kadın karşıtı değiliz yoksa, kesinlikle değiliz. | Open Subtitles | حسناً , أنها أخويه بسيطه سيدتي نحن لسنا ضد النساء على الاطلاق |
Cevaplar basit olmamalı, çünkü beyin basit değil. | TED | و الاجابة لا يجب ان تكون بسيطه ، لأن الدماغ ليس بهذه البساطة |
Merak etmeyin millet. Ufak bir sarsıntı. Parti devam ediyor. | Open Subtitles | لا بأس ، إنها هزة أرضية بسيطه ، الحفل مستمر |
Aralarında Küçük farklılıklar var bir insanın el yazısı, on yılda biraz değişebilir. | Open Subtitles | هناك تناقضات بسيطه, في مدى أن خطه قد يتغير في خلال 10 سنوات |
Filmi yapmak için yola çıktığımda faillerin ve mağdurların basit bir hikayesi olacağını umuyordum. | TED | وعندما قررت أن أصنع الفيلم كنت أتوقع أن تكون قصة بسيطه عن الجناة والضحايا |
Bu basit gerçeklere dayanarak bariz politik sonuçlara varmamızı engellemek istiyorlar. | Open Subtitles | إنهم يريدون منعنا من الوصول إلى الإستنتاج السياسى الواضح الذى يرتكز على قواعد بسيطه من الحقائق |
Kurallar basit: Bir kez girdiysen, dışarı çıkamazsın. | Open Subtitles | والقاعدة بسيطه منذ ان تدخل فلن تستطيع الخروج ابدا |
Olay basit fakat belki altında daha derin şeyler yatıyordur. | Open Subtitles | تبدو القضيه بسيطه الان لكن ربما يكون فيها ما هو اعمق من ذلك |
Gerçekten çok basit, ve açık Havada tınlayan müzik gibi | Open Subtitles | انها بسيطه حقا ,وواضحه كالموسيقي في الهواء |
Gerçekten çok basit, ve açık Havada tınlayan müzik gibi | Open Subtitles | انها بسيطه حقا ,وواضحه كالموسيقي في الهواء |
Süre sonunda da ödeşmiş olacağız, hepsi bu. Çok basit! | Open Subtitles | بعد انتهاء المده نكون تساوينا, انها بسيطه |
basit yemeğime oturduğumda sizi düşüneceğim Başmüfettiş. | Open Subtitles | سأفكر فيك يا رئيس المفتشين أثناء تناولى وجبه بسيطه |
Ve olayda her zamanki şüphelilerin etrafında dönen basit bir olay olmaktan çıkıp, – | Open Subtitles | ثم لن تكون قضيه بسيطه تجمع المشتبه بهم المألوفين |
Evet Sayın Başkan sizi anlıyorum ama söylemek istediğim şey çok basit efendim. | Open Subtitles | نعم يا سيدى الرئيس أفهم هذا بأكمله ولكن وجهه نظرى بسيطه للغايه |
Kimse de bana bir şey vermez. Bu gerçekten basit. Elinden geleni yapacaksın. | Open Subtitles | و لا أحد أعطاني شيئاً قط إذاً هذه حقيقة بسيطه |
– ve Üç : Bir ailen var. Ve tabii, Ufak tefek beyin ayarlamalarını saymazsak, – | Open Subtitles | ثالثاً انت رب عائله ولولا زياده بسيطه بالدماغ |
Biliyor musunuz, ben küçükken, Ufak şeyler için hep ağlardım. | Open Subtitles | هل تعلم عندما كنت صغيرة كنت ابكى على اشياء بسيطه وكانت امى تقول لى |
Eşim için Küçük bir iyilik yapmak istedim; | TED | أشياء بسيطه وجيده حاولت القيام بها من اجل زوجتي |
Daha kısa süre önce, herşey o kadar basitti ki. | Open Subtitles | ليس منذ مدة بعيده الاشياء كانت بسيطه |
Emir zinciri basittir, sorumluluk dağılımı kolaydır, ve karmaşık durumlara az rastlanır. | Open Subtitles | سلسلة القياده بسيطه وسهلة التعامل بالسؤوليه ومجال بسيط للإرتباك |
Sparazza ile kısa bir ilişkinin sonucu olarak Israel doğduğunda Israel'in annesi 19 yaşındaydı. | Open Subtitles | كانت ام اسرائيل في التاسعه عشر من عمرها و جينها كان عند سابرازا قضيه بسيطه و الذي كان من نتائجها العرضيه اسرائيل |
Yani asperger sendromundan muzdarip değilse ve birazcık anlayışı, insanlığı ya da az da olsa duyguları olan biri şu an en son ihtiyacım olan şeyin telefonda patronluk taslayarak bana balıklar konusunda yeni bilgiler iletmek için işe gelmemi istemek olduğunu bilirdi. | Open Subtitles | اذاً, بالواقع, اي شخص لديه ذرة فهم او انسانية, او مشاعر بسيطه, من, بصراحه, الذي لم يكن يعاني من طيف التوحد يوماً |