| Sizin umurunuzda olan tek şey programınız ve alacağınız kaynak ödentileri! | Open Subtitles | كل ما تهتمون بشأنه هو برامجكم اللعينة و درجاتكم و حالتكم |
| Sizin umurunuzda olan tek şey programınız ve alacağınız kaynak ödentileri! | Open Subtitles | كل ما تهتمون بشأنه هو برامجكم اللعينة و درجاتكم و حالتكم |
| ama hala... düşünebildiğim tek şey içki içmeyi ne kadar istediğim. | Open Subtitles | وسأظل كل ما يمكني التفكير بشأنه هو كم اريد ان اشرب؟ |
| Dikkat edeceğin tek şey bir daha göz önünde olmamak. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي يجب أن تقلق بشأنه هو أن تختفي |
| Dinle. Endişelenmen gereken tek şey, sağ eli. Tamam mı? | Open Subtitles | انصتي، كل ما عليك القلق بشأنه هو يده اليمنى، اتفقنا؟ |
| Benim için tek önemli şey dostluktu. Onu da bozdum. | Open Subtitles | القانون الوحيد الذي اهتممت بشأنه هو الصداقة ولكن يبدو أنني خرقت هذا القانون أيضا |
| Düşünmeniz gereken tek şey alacağınız yeni elbiseler. | Open Subtitles | كل ما عليكِ القلق بشأنه هو شراء دولاب ملابس جديدة. |
| Endişelenmemiz gereken son şey adalet sistemi. | Open Subtitles | آخر شيء يجب أن نقلق بشأنه هو النظام القانوني |
| Korkman gereken tek şey onun boynunu kıracak olmam. | Open Subtitles | الشيئ الوحيد الذي تحتاج للقلق بشأنه هو قيامي بجز عنقه |
| Umurumda olan en son şey senin ne düşündüğün. | Open Subtitles | لكن أخر شىء ممكن أهتم بشأنه هو عن ماذا تفكــر |
| Bak, düşünmen gereken tek şey o parayı bana nasıl bulacağın. | Open Subtitles | أنظر، كل ما عليك أن تقلق بشأنه هو كيف ستحصل لي على ذلك المال |
| Aslında, ben biraz onun hakkında endişeleniyorum, hava karanlık, soğuk, etrafta pornografik bir şey yok. | Open Subtitles | في الحقيقة، أَنا نوعُ قلق بشأنه: هو مُظلمُ، هو باردُ، ليس هناك خلاعة أي مكان. |
| Merak ettiğim şey ise neden Dışişleri Bakanlığınızın buraya sorunu anladığını sanan birisini gönderdiği. | Open Subtitles | لذا، ما كنت أتسائل بشأنه هو لماذا ترسل وزارة الخارجية إلى هنا شخصاً يعتقد أنه يفهم المشكلة |
| Senin endişelenmen gereken tek şey kasayı açmak. | Open Subtitles | كل ما عليك أن تقلق بشأنه هو حل رموز الخزنة حسنا. |
| Bebeğim, beni tek endişelendiren şey, bir kızımız daha olması. | Open Subtitles | حبيبتي, الأمر الوحيد الذي أنا قلقٌ بشأنه, هو ولادتكِ ببنت أخرى |
| Ama komunizm gittiğinden beri paradan başka şey düşünmüyorsunuz. | Open Subtitles | لكن الآن بما أن الشيوعية إختفت،كل ما تفكرون بشأنه هو المال |
| Endişelenmen gereken son şey bana bir şeyler öğretmek olmalı. | Open Subtitles | آخر ما أقلق بشأنه هو تعليمي لعاداتي القديمة |
| Endişe etmemem gereken bir şey varsa, o da Ian'ın başka kadınlara bakması. | Open Subtitles | شيء وحيد لايستحق أن أقلق بشأنه هو أن أيان ينظر لمرأه غيري. |
| Beni rahatsız eden lanet bir yalancı, pislik bir ibne olması kendini savunmak için hiçbir şey yapmamış olmasıydı. | Open Subtitles | ما أبالي بشأنه هو أنه كان كاذبا لعينا ورخيصا ولم يتمكن من الدفاع عن نفسه |
| Bak, yalnız kalmak için buralara geldim ve sana rastladım ama senin yaptığın ilk şey lsats sınavı hakkında konuşmak. | Open Subtitles | لقد جئت هنا حتى أكون بمفردي وألقاك بطريقي، وأول شيء تريد أن تتحدث بشأنه هو إختبار القبول |