Senin Esme bir konuda haklıydı - kırsal kesime karşı gelemezsin. | Open Subtitles | إن زوجتك كانت محقة بشيء واحد بأنك لا تستطيع مقاومة الريف |
61. ve tam olarak hatırlayamadığım diğer maddeler bir konuda oldukça net: | Open Subtitles | المادة 61 : والأخريات التي لا أذكرها واضحة بشيء واحد |
Tamam, duracağım. Sadece tek bir şey yapmama izin ver. | Open Subtitles | حسنا , سأتوقف عن هذا فقط دعوني اقوم بشيء واحد |
En azından bu akşam bir şeyin tadını çıkarabilirsin. | Open Subtitles | عى الاقل ستستمتعي بشيء واحد في هذه الليله |
Bir çok "ruhsat" veya "eğitim"im olmayabilir.... ...ama size bir tek şey söyleyeceğim, ben acılı, ağrılı insanların doktoruyum. | Open Subtitles | حسناً ، ليس لديّ شهادات كثيرة أو دورات تدريبية لكن دعوني أخبركم بشيء واحد أنا خبير بالتخلص من الآلام |
Ülke genelinde sadece tek bir şeyi isteyen milyonlarca Yemen halkının dayanışması. | TED | ان التضامن الذي اعترى ملايين اليمنين عبر البلاد لا يطالب الا بشيء واحد هو التغيير |
Sayın Bakan, ona emin olduğum tek şeyi hatırlatın. | Open Subtitles | سيادة الأمين ، ذكره بشيء واحد أنا متأكد منه |
Her sabah uyanınca yalnız bir şey için dua ediyorum. | Open Subtitles | استيقظ كل يوم وادعوا الله بشيء واحد فقط.. |
Ama bir konuda söz veriyorum. sevdiklerimizin külleri havaya karışmadan önce düşmanlarımız yok edilmiş olacak. | Open Subtitles | أنا أعرف أنك تعلم هذا المعنى لكني أعدك بشيء واحد أن أرواح أعداءنا ستكون رماد وغبار هائم في السماء |
Bana ne olacağını umursamıyorum ama bir konuda bana söz ver. | Open Subtitles | أنا لااهتم لما سيحدث لي ولكن عدوني بشيء واحد |
O günden beri kendimi bir konuda sürekli ikna etmeye çalışıyorum. | Open Subtitles | و منذ هذا الحادث و أنا أحاول إقناع نفسي بشيء واحد مراراً و تكراراً |
bir konuda haklıydı. Kızın çok güzel. | Open Subtitles | لقد كان محقاً بشيء واحد إنها جميلة |
Bu denizaltıdaki herkes şu an tek bir şey düşünüyor: "Bir kez daha tuvalete gitse miydim?" | TED | جميع من هم في الغواصة يفكرون بشيء واحد الآن: هل كان يجب أن أذهب للحمام مرة أخرى بعد؟ |
"Eğer hayatını bu yolda sürdüreceksen, bana bir şeyin sözünü ver. | Open Subtitles | إذا كنت تريد حياتك هكذا يجب أن توعدني بشيء واحد |
O Kellog'u bir müttefik olarak görebilir ama o sadece bir şeyin peşinde. | Open Subtitles | ربّما يعتبر كيلوغ حليفاً لكنّهُ مهتم بشيء واحد فحسب. |
Acına engel olamasam bile, sana bir tek şey için söz verebilirim. | Open Subtitles | و رغم أنني لا أستطيع ان أخلصك من الألم أستطيع أن اعدك بشيء واحد |
Ona bir tek şey yaptıysam söylesin. | Open Subtitles | هل اخبرتك بشيء واحد مما فعلته لها |
Bak, Çaylak, eğer bu hastaneden ayrılırsan sadece tek bir şeyi iyi bilmen gerekiyorsa ve Tanrı korusun bunun olma olasılığı oldukça yüksek gözüküyor, bilmen gereken şey şu olsun: | Open Subtitles | اذا تركت هذه المستشفيه و علي درايه بشيء واحد و هناك فرصه جيده لحدوث هذا |
Bana sadece tek şeyi söylemeni istiyorum. | Open Subtitles | أريدك فقط ان تخبرني بشيء واحد. |
Ama bir şey için söz verebilirim. | Open Subtitles | لكنني أستطيع أن أعدكم بشيء واحد |
Ama ben bir şeye inanıyorum. Söylememi ister misin? | Open Subtitles | ولكن أتعلمين أنا أؤمن بشيء واحد أتريدين أن أخبركِ ؟ |
Ve bugün, düşündüğüm bir şey var. | Open Subtitles | واليوم، أَستغرقت بالتفكير بشيء واحد فقط. |
Orada olduğum süre içinde düşünebildiğim tek bir şey vardı. | Open Subtitles | طيلة تواجدي هناك، لم أكن أفكّر سوى بشيء واحد |
Başa geçtiği gün sadece bir şey yapması için ona meydan okundu. | TED | وفي اليوم الذي تقلدت به المنصب تم تحديها: في القيام بشيء واحد. |