Burda ailesini veya başka birini düşünmüyor, burda kaslarını harekete geçirmeyi | TED | فهو لا يفكر في هذه النقطة الآن بعائلته أو أطفاله وهو يحاول جاهداً |
Artık ailesini düşünmüyor, kendini motive etti. | TED | وهنا هو لا يُفكر بعائلته الآن , فقد إستطاع أن يُحفز نفسه |
Yine de, ailesini ilgilendirdiği için anlıyorum. | Open Subtitles | ومع ذلك، أتفهم، بما أن للأمر علاقة بعائلته |
Nate'i ailesiyle birleşmesi için teşvik ederken böyle olacağını bilmiyordum. | Open Subtitles | حسنا عندما شجعت نبت لإعادة ارتباطه بعائلته لم تكن لدي فكرة انها ستأتي مع هذه التوقعات |
Evet, konuşuyor. Hayır, ailesiyle tanışmadım. | Open Subtitles | أجل هو يتكلم, كلا لم ألتقِ بعائلته |
ailesi umurunda değil. Sen sadece kıçını kurtarma derdindesin, yalancı piç! | Open Subtitles | أنت لا تكترث بعائلته أنت تغطي عن نفسك فقط أيها الكاذب |
Umalım ki, onun Kaja'sı en az benim kadar iyi bir Aile babası olsun. | Open Subtitles | ماذا عن ذلك الفتى كاجي؟ هل يعتني بعائلته كما أفعل أنا؟ |
Ailesinin hizmetçisiyle yattığım zaman olduğu gibi. | Open Subtitles | انّها تشبه تلك الايام ، عندما كنت انام مع عاملة التنظيف الخاصة بعائلته |
Filmde kendi hayatını sinemaya aktarmış, kadrosuysa; Ailesinden ve doğaçlama yapan arkadaşlarından oluşmaktadır. | Open Subtitles | مستوحى من حياته، بَدْأً بعائلته ومرورا بأصدقائه |
ailesini aramamak gibi bir hata yaptığımı aklım almıyor. | Open Subtitles | لا أستطيع تغيير شعوري بأنني قمت بغلطة, لعدم إتصالي بعائلته |
İstediklerimi yapacak yoksa ailesini okyanusun dibine yollarım. | Open Subtitles | سيفعل ما آمره به، أو سألقِ بعائلته جميعاً في قاع المحيط. |
Ondan sonra da ona ailesini anımsatanları öldürmüş. | Open Subtitles | ثم قتل بعض الأشخاص ممن يذكروه بعائلته |
Sadece ailesini ve çocuklarını kendinden çok düşünen bir insansın. | Open Subtitles | مجرّد رجل يهتمّ بعائلته أكثر من نفسه |
ailesini aradım, Wheaton'da geliyorlar. | Open Subtitles | إتصلت بعائلته , إنهم قادمون من ويتون |
Ben sadece ailesini korumaya çalışan bir tamirciyim o kadar. | Open Subtitles | أنا مجرد عامل صيانة يهتم بعائلته |
Şununla ilgilen. Mutlaka çocuğun ailesiyle irtibata geç. | Open Subtitles | اهتم بهذا وتأكد ان تتصل بعائلته |
Koca Mike, göçmenin anayurdunda, eğer bir adam onurlu işler yapar ve kendi kılıcının üzerine düşerse, ailesiyle ilgilenilir. | Open Subtitles | "بيج مايك" ، في الدول القديمة ، لو رجل فعل شيء شريف وقتل نفسه بسيفه الخاص به ، سيتم الأعتناء بعائلته |
Charlie beni ailesiyle tanıştırmak için davet etti. | Open Subtitles | دعانى "(شارلى)" لتناول العشاء والتعرف بعائلته. |
Onu vurmam gerekebilirdi. O zaman ailesi ne olacaktı? | Open Subtitles | كنت قد أضطر لقتله، وماذا سيحل بعائلته عندئذ؟ |
Xander da her zaman Aile toplantılarından kaçmaya çalışır. | Open Subtitles | و زاندر دائما ما يحاول تجنب الاجتماع بعائلته |
Ailesinin iltica edeceğini anlarlarsa karısı hapse girebilir. | Open Subtitles | يُمكن أن تذهب زوجته للسجن. لو أمسكوا بعائلته وهُم يُحاولون الإنشقاق. |
Ailesinden birine bile bu tanı konulmamış olsa bile mi? | Open Subtitles | و الذي لم يتم تشخيصه بعائلته من قبل؟ |
Ölümcül hasta birisi? Ailesinde hasta bir tanıdığı olan birisi? | Open Subtitles | شخص ما في المرحلة النهائية للمرض شخص لديه عضو بعائلته مريض ؟ |
- Uh-huh. ailesine haber verin. Organlarını bağışlamış mı öğrenin. | Open Subtitles | اتصلي بعائلته جدي لو أنه يمكن أن يكون متبرعاً للأعضاء |