"بعناه" - Translation from Arabic to Turkish

    • sattık
        
    • sattığımız
        
    • satarsak
        
    Kıskançlıktan gözümüz döndü ve onu köle olarak sattık. Open Subtitles لقد أعمتنا الغيرة و بعناه الي تجار العبيد
    Şirketim Kuzey Kore'de kısa süreliğine bir laboratuvar açmıştı ve bunu yapmıştık ama sonra sattık hemen! Open Subtitles شركتي دعمت معمل في كوريا الشمالية لفترة صغيرة وهذا فعل لكننا بعناه
    Havuzu elektrik santralindeki yangın hasarını tamir ettirebilmek için sattık. Open Subtitles بعناه لنحصل على المال لنصلح ضرر الحريق في محطة توليد الطاقة
    1980lerde Suudi'lere sattığımız kimyasal bir madde. Open Subtitles إنه عنصر كيميائي بعناه إلى السعوديين في الثمانينيات
    Üç yıl önce kliniğinize sattığımız bir şeyin modifiye hali. Open Subtitles انه تعديل لشيء بعناه لعيادتك منذ ثلاث سنوات
    Hayır. Eğer onu satarsak, hapse girme ihtimalimiz olur. Open Subtitles إن بعناه فنحن بخطر الذهاب للسجن
    Onu sattık! Çaydanlığı sattık. Open Subtitles لقد بعناه لقد بعنا إبريق الشاي
    Kaybetmedik, sattık. Open Subtitles لم نفقده , بل بعناه
    Satabildiğimizi sattık. Open Subtitles ما كان باستطاعتنا بعناه
    Tamam da çoktan sattık. Open Subtitles حسناً, ولكننا بعناه بالفعل
    Burayı sattık. Open Subtitles كلا لقد بعناه...
    Hayır tatlım. Onu Roy'a sattık. Olamaz! Open Subtitles "لا ، عزيزي لقد بعناه إلى "روي - !
    Evet, şey... evi sattık. Open Subtitles نعم... حسنا، لقد بعناه
    Dinle. Vivica'ya sattık. Open Subtitles بعناه إلى " فيفيكا "
    Ve diğeri, Bobby ve ben yeni sattık. Open Subtitles والأخر، أنا و(بوبي) قد بعناه للتو.
    sattık gibi bir şey. Open Subtitles بعناه
    - Onu sattık. Open Subtitles -لقد بعناه
    Bizim tek sattığımız, okulumuza yardım için dergi aboneliğiydi. Open Subtitles الشيء الوحيد الّذي بعناه هو قسائم . اشتراك بالمجلات لنساعد مدرستنا
    sattığımız şeyin,kendi ülkemize karşı kullanıldığını, ve Amerikan Hükümetinin bizi bilerek... ya da bilmeyerek düşmanı silahlandırmaktan dolayı suçlu bulacağını bilmek kadar.., berbat birşey olamaz. Open Subtitles كان واقع الأمر علينا كالصاعقة بمجرد أدراكنا أن ما بعناه سيُستخدم ضدّ جيشنا وعلمنا أن الحكومة الأمريكية
    Ama sattığımız arabayla, Camden turu bile atamamış. Open Subtitles لكن السيارة التي بعناه إياها لم تكن مناسبة " حتى لرحلة عبر مقاطعة " كامدن
    Evet ama satarsak elimizde bir listemiz olur ve bir tane Bonnie ve Vince Emlâkçılık açarız bununla. Open Subtitles أجـل، لكن إذا بعناه فسيكون عندنا قائمة وبمجرد أن تكون عندنا قائمة سيكـون، لدينا (فينس) و (بوني) واجهـة العقار

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more