Tamam, bakın, neden bu iyi insanlardan uzağa sokağın biraz aşağısına doğru geçmiyoruz? | Open Subtitles | حسنًا، انظري، لما لا نتحرّك إلى أخر الشارع بعيدًا عن هؤلاء القوم الرائعين؟ |
Bağlantısı olduğunu belli etmemek için bunları göden uzak bir yerde yapmış. | Open Subtitles | هو قام ببناء و نَقل هذه الأسّلحة بعيدًا عن الأنظار لإخفاء تورطه. |
Aşırı derecede uzun bir zaman diliminde, kara delikler olay ufuklarından uzaklara parçacık saçarken kütle kaybederler. | TED | عبر حقبٍ هائلة من الزمن تفقد الثقوب السوداء كتلتها بينما تزيح الجزيئات بعيدًا عن أفق الحدث. |
Gençlik zamanımızda, ders çalışmak dışında her zaman aptalca şeyler yapıyorduk. | Open Subtitles | سابقًا، في مُراهقتنا، كُنا دائمًا نفعل أمور سخيفة بعيدًا عن المُذاكرة. |
Bizi insan yapan şeyden çok uzak olmakla birlikte, insan empatisi mükemmel olmaktan uzaktır. | TED | بعيدًا عن الشيء الذي يجعل منا بشرًا، التعاطف الإنساني هو أبعد ما يكون عن الكمال. |
Kuzeye yelken açtıklarını gördüm limandan ve takipten uzağa doğru. | Open Subtitles | رأيتهما يبحران نحو الشمال بعيدًا عن الميناء أثناء إطلاق النيران |
Evden uzağa park etmemiz gerektiğini ona söylemiştim böylece hiç kimse arabaya girerken bizi görmezdi. | Open Subtitles | لقد أخبرته بأن عليه ركنها بعيدًا عن البيت حتى لا يرانا شخص ونحن نركبها |
Arabadan uzağa doğru giden ayak izleri buldum. | Open Subtitles | وجدت سلسلة من آثار الأقدام تقود بعيدًا عن السيارة |
İkinci adım: Geleceği olmayan o alışılmış işlerden uzak bir şekilde, rahatlık alanınızdan çıkmanızı istiyorum. | TED | ثانيًا: أريد منكم الخروج من المنطقة المريحة، بعيدًا عن العمل كاالعادة بأنه لا وجود ليوم الغد. |
Bu tür bir gezegenin oluşması için yıldızdan yeterince uzak bir mesafede ve buz için yeterince soğuk bir yer olmalı. | Open Subtitles | هذه العملية لا يمكن أن تحدث إلا على مسافة كافية بعيدًا عن النجم حيث المكان بارد بما يكفي لتواجد الجليد |
uzaklara götür. Polislerin bulabileceği bir yere. | Open Subtitles | خذه بعيدًا عن هنا، خذه إلى مكان يمكن للشرطة العثور عليه |
Beni uzaklara götürdü. Kesinlikle götürdü. | Open Subtitles | أخذتني بعيدًا عن المكان الذي أنا فيه، بالتأكيد فعلت ذلك. |
Hâlihazırda alışık olduğum Rönesans koleksiyonu dışında Avrupa heykel ve süsleme sanatının neye benzediğini görmek için. | TED | لأرى شكل المنحوتات الأوروبية والزخارف الفنية، بعيدًا عن مجموعات عهد النهضة التي اعتدت عليها. |
Buradan çok uzak olmayan bir yer. Ganimetle dolu bir yer. | Open Subtitles | هناك مكان ليس بعيدًا عن هنا مكان مملوء بالنهب |
Uzun süre kızından ayrı kalmak epey zor olsa gerek. | Open Subtitles | انه لامر صعب ان تبقى بعيدًا عن ابنتك لمدة طويله. |
Sokaklardan ve Ultra'dan uzak bir yer. Demek onları duymuşsun. | Open Subtitles | (بعيدًا عن الشوارع وبعيدًا عن (أولترا سمعتِ عنهم إذن |
Yıllardır Pratt'ten uzak durmaya çalıştım. | Open Subtitles | حاولتُ البقاء بعيدًا عن (برآت) لسنوات. |
Son zamanlarda bilim insanlarının keşfettiği yıldızlar inanılmaz hızlarla galaksimizin uzaklarına savrulmuştu. | Open Subtitles | اكتشف العلماء حديثًا نجومًا تندفع بعيدًا عن مجرّتنا بسرعة مذهلة |
Evden çok uzakta olabilirim, ama hâlâ aklımdasınız. | Open Subtitles | قد أكون بعيدًا عن المنزل، لكنكم قريبون للغاية لأفكاري. |
Lütfen, buradan uzaklaşmam gerek. | Open Subtitles | أرجوك، عليّ البقاء بعيدًا عن هنا |
Denizden bu kadar uzakta ölme. | Open Subtitles | لاتمت بعيدًا عن البحر. |
Devletler tarafindan yönetilen casus teskilâtlarinin selametinin kuyusunu kazan bürokrasi ve siyasi oyunlar olmadan. | Open Subtitles | بعيدًا عن السياسة والبيروقراطية التي تقلل من نزاهة منظمات التجسّس التابعة للحكومة |
Ben Chris, ya telefona cevap veremiyorum ya da konuşmak istemiyorum. | Open Subtitles | مرحبًا، إنّه (كريس)، إمّا أنني بعيدًا عن الهاتف أو لا أريد التحدّث معك. |
Onu atardamarlarindan uzak tut yeter ki. | Open Subtitles | فقط تأكد أن تبقيها بعيدًا عن أي مصدر للدماء |