Derdi ki ona bir şey anlattığımda kendi gözleriyle görüyor gibi oluyormuş. | Open Subtitles | اعتاد قول ذلك عندما اصف الامور له كانت بمثابة رؤيته للأشياء بعينيه |
Karşınıza çıksın ve başına gelenleri anlatsın çıplak gözleriyle gördüğü şeyleri anlatsın. | Open Subtitles | دعيه يقف أمامك و يخبرك بما حدث له الأشياء التي رآها بعينيه |
Ve şu boncuk gibi gözleriyle muzipçe bana bakan adam: | Open Subtitles | وهذا الذي ينظر لي بمكر بعينيه الخرزيتين، ويفكر: |
Ama bugün onun gözlerinde beni öldürecek kadar nefret ettiğini gördüm. | Open Subtitles | ومع ذلك , فاليوم رأيت بعينيه أنه مستعد لسفك الدماء |
gözlerine bakarken, kalbine kazığı sapladım. | Open Subtitles | لقد حدّقتُ بعينيه و غرزتُ الوتد بداخل قلبه |
999 yaşındaki vakur rakun, Hage, Yashima savaşını, kendi gözleriyle gördüğünü söylerdi. | Open Subtitles | الموقر الراكون الذي يبلغ 99 سنة هاجي قد تسلق لرؤية معركة جينبي ياشيما بعينيه |
Tam şurada oturmuş ve ışıldayan gözleriyle bana bakıyordu. | Open Subtitles | لقد كان يجلس هنا ينظر إلي بعينيه اللامعتين. |
Naman'da 10 adamın gücü olacakmış ve gözleriyle yangın çıkarabilecekmiş. | Open Subtitles | قالوا أن نامان سيملك قوة عشر رجال وسيقدر على إشعال الحرائق بعينيه |
Evet, annem diyor ki şeytani gözleriyle uzun süre sana bakarsa... | Open Subtitles | وأخبرتني أمي بأنه إذا نظر إليك بعينيه الشيطانيتين |
Yeraltını ziyaret ettiğinde kendi gözleriyle... bin arenayı dolduracak kadar altın, elmas ve yakut gördü. | Open Subtitles | عندما زار عالم السفلي وراى مع ذلك بعينيه ما يكفي من الذهب والماس والياقوت لملء الاف الساحات |
Umarım şansımız yaver gider de o yaratık etimizi gözleriyle yer. | Open Subtitles | ربما قد حالفنا الحظ حيث ان هذا الوحش يمكن ان يلتهمنا بعينيه |
Adamın gözlerinde gördüğüm o şeytan, tetiği çektiğim zaman ...benim de içimdeydi. | Open Subtitles | رغم أنني رأيت الشر بعينيه لكنه كان فيّ أنا أيضاً حين ضغطت الزناد |
Bunu açıkça söylemedi fakat gözlerinde gördüm. | Open Subtitles | لم يقل ذلك مُباشرة، لكنّي رأيتُ ذلك بعينيه. |
Bunu gözlerinde görebiliyorum ve onu yalnızca ben yıkayıp beslerim. | Open Subtitles | أستطيع أن أرى هذا بعينيه وأنا فقط هي اللتي تغسل له وتطعمه. |
Uzanmış öpüşürlerken adam başını kaldırıp kızın gözlerine derin derin bakmış. | Open Subtitles | وهكذا فقد حاول تقبيلها ورأسة بعيد عن رأسها ويحدق بها بعمق بعينيه الجاحظتين |
Kimse onun gözlerine bile bakmıyordu. | Open Subtitles | في الحقيقة, لم ينظر أحدهم بعينيه حتى |
Başkalarıyla konuşurken göz temasında bulunmalısın. Bunu dene. Hadi bana bir şey söylemeyi dene. | Open Subtitles | عندما تتحدث مع أحدهم عليك أن تنظر بعينيه حاول أن تقول لي شيئاً ما |
- Atlanta yandığından beri kimsenin gözüne kül kaçmamıştı. | Open Subtitles | لم يصب احد بالرمد بعينيه منذ احتراق اتلانتا |
Büyük, kıllı bana bakıyor. Kocaman kırmızı gözleri var.. | Open Subtitles | هناك علي السرير , إنه ضخم وكثيف الشعر وكان يحدق في بعينيه المليئتين الحمراوتان |
O yıllar boyunca benimle çalışmak isteyen, kendi gözüyle görüp kendi aklıyla düşünebilen birkaç kişi oldu. | Open Subtitles | لان كل هذة السنوات، وجدت أحد الناس الذين يريدون أعمالى رجل واحد يستطيع أن يرى بعينيه ويفك بعقله هو |
Hiç mantıklı değil, beni gördü, kaçmadan önce Gözlerinin içine baktım. | Open Subtitles | لا يبدو ذلك منطقياً، لقد راَني ونظرت بعينيه قبل أن يهرب |
Evet, direkt söylemedi ama gözlerinden anladım. | Open Subtitles | لم يقل ذلك مُباشرة، لكنّي رأيتُ ذلك بعينيه. |
gözlerini dikip bakabileceği genç ve güzel kızlar bulmayı umuyordu. | Open Subtitles | كان يعتقد انه سيكون هناك بعض الفتيات الصغيرات الجميلات ليحملق بعينيه عليهن |
Nefretim var ona zira, bir kadına gözünü diktiğinde bir çiçeğe musallat olmuş sümüklü böcek gibi görünür gözümde. | Open Subtitles | ذات ليلة رأيته ينتهك سيدة بعينيه كالحشرة التي تزحف على وردة |
Başkanın gözünün içine bakacağım. Bilmek istediğim saçmalıklar olmadan herkesin bu işte nerede olduğu. | Open Subtitles | أنا سأنظر إلى الرئيس بعينيه وما أود أن أعرفه، هو آرائكم الكاملة بدون هراء |