| Bir kaç arkadaşımla beraber Blair Cadısıyla ilgili bir belgesel hazırlıyorduk. | Open Subtitles | أنا و أصدقائي الإثنيْن نعمل على برنامج وثائقي عن الساحرة، بلير |
| Filmi çok sevdiler! Buna "Blair Fahişesi" adını taktılar! . | Open Subtitles | أعجبهم الفيلم.هذا الفيلم المجنون أعجب الصحافة يدعونه مشروع عاهرة بلير |
| Blair Simmons, Daily William Hastings Beard Fork dışında yaşıyormuş. | Open Subtitles | بلير سيمونس من الديلي و يليام هاستينغ من بيرد فورك |
| Blair, orada, yukarıda... tabi ki sende oraya gitmek istemiyorsan. | Open Subtitles | حسنا بلير في العليّة الا اذا كنتِ لا تريدي ذلك |
| Oh, Tanrım, Blaire, lanet bilgisayarı kullanmayı biliyormusun sen? | Open Subtitles | نعم يا إلهى , هل تعلمى كيفية إستخدام جهاز حاسب آلى بلير |
| Baba, Blair'in seni kurtaracağını düşündüğünü biliyorum, ama ben bunu yapmayacağım. | Open Subtitles | ابي اعلم انك تريد بلير ان تنقذك لكن لن افعل ذلك |
| ooo,peki, Vespaları sevdiğimi biliyorsun, ama, ben sanırım Blair ile kalacağım. | Open Subtitles | اتعرف انا احب الدراجة لكن اعتقد ان سأبقى هنا مع بلير |
| Yoksa hayatınızın kalan kısmını Blair gibi puştlarca tecavüze uğrayarak mı geçirmek? | Open Subtitles | لكن إن أردتم تبديد حياتكم ' ' فعليكم بالاستئساد والاغتصاب مثل بلير |
| O zaman neden Serena'ya, Blair'le arkadaş... olmak istemediğini söylemiyorsun? | Open Subtitles | صداقه ؟ مع بلير ؟ للتو بدأنا تبادل اطلاق النار |
| Blair sonuçlarına katlanmadan sahte dedikodular yaydı okula şantaj yaptı ve işimi mahvetti. | Open Subtitles | مثل؟ بلير نشرت اشاعة خاطئة, ابتزت المدرسة تخريب عملي بدون اي رد فعل |
| Blair'le bir partide buluşacağız ve öyle yalnız bırakılması gereken bir yer değil. | Open Subtitles | بلير ستجتمع معي في حفلة وآنه مكان لا يجب أن تكون فيه لوحدها |
| Evet, ama Blair bunu nasıl karşılar, ondan emin değilim. | Open Subtitles | نعم , لكن انا لست متأكده بلير لن تعتقد هذا |
| Eskiden senin gibi olmak isterdim, ama artık Blair gibi olmak isiyorum. | Open Subtitles | كنت أريد أن أكون مثلك ، ولكن الآن أريد أن أكون بلير |
| Bütün Linda Blair Tarzıyla Kasırgasını Benimle Başlatı, ve Sonrada Etrafı Birbirine Kattı. | Open Subtitles | هي اقتحمت مثلما تفعل ليدا بلير وبدأت بتحطيم الاسياء التي حولها مبتدئة بي |
| Bayan Blair'i tanıyorsam, şehrin en iyi dondurmasını satan Chelsea markettedir. | Open Subtitles | أنسة بلير ذهبت إلى السوق تشيلسي حيث أفضل جيلاتي في المدينة |
| Onu defilesinde yarı çıplak yürüten Blair'le aynı kişi mi? | Open Subtitles | ماذا ,بلير نفسها التى وضعتها في عرض أزياء شبه عارية؟ |
| Bu, Tony Blair'ın Afrika için toplamak istediği 50 milyardan çok daha fazla. | TED | وهذا أكثر بكثير من 50 مليار يريد توني بلير إرسالها لإفريقيا. |
| Anlarsınız işte, Tony Blair özelinde moda gurusu ile birlikte ne giyer? | TED | أتعلمون, ماذا يفعل توني بلير عندما ينفرد بإخصائي الموضة الخاص به؟ |
| Aslında, George Bush ve Tony Blair, bunları yaparken çok eğleniyorlar. | TED | وفي الحقيقة توني بلير و جورج بوش يستمتعون للغاية و هم يفعلون ذلك |
| Bu terim takma adıyla George Orwell olarak bilinen Britanyalı Eric Blair'den sonra türetilmişti. | TED | سُمى هذا المصطلح نسبة للكاتب إريك بلير المعروف باسمه المستعار جورج أورويل. |
| Sadece Blaire'in geri dönüşüm kutusunu bekliyoruz çocuklar. | Open Subtitles | نحن فقط ننتظر تأكيد بلير على إتمام الأمر |
| - Dedektif Rizzoli'ye Zoe Blyer'ı cinayetten hemen sonra aradığını söylemişsin. | Open Subtitles | -أخبرت المحققة (ريزولي ) أنك اتصلت بـ(زوي بلير) مباشرة بعد الجريمة |
| Ken, sadece bir arıza demiştin. | Open Subtitles | بلير : لقد قلت يا كين أنه مجرد خلل |
| Pilar Hala hiç durmadan ağlıyor. | Open Subtitles | العمّة بلير لم تتوقف عن البكاء. |