| İliğim yeteri kadar kırmızı kan hücresi üretmiyor. | Open Subtitles | النخاع لا يمد الجسم بما يكفي من كرات الدم الحمراء |
| Onu yoldan saptırmak için yeteri kadar yüksek verimli savaş başlıklarımız var, ama göktaşına zamanında varmasını sağlayacak ulaştırma sistemimiz yok. | Open Subtitles | عندنا محصول كبير بما يكفي من الرؤوس الحربية لحرفة لكن ليس لدينا نظام لإيصالة للكويكب في الوقت المناسب |
| yeteri kadar drama ve kafa ütülenmesi yaşadım ve kadınlar harika. | Open Subtitles | مررت بما يكفي من الأحداث المحزنة والمشاكل، والنساء مجنونات جداً |
| O raflar bütün bu yeri yıkmak için yeterince patlayıcıyla donatılmış. | Open Subtitles | تلك الحوامل مُفخخة بما يكفي من المُتفجرات لتدمير ذلك المبنى كله |
| Bir gün için yeterince tehdit aldım. | Open Subtitles | لقد حظيتُ بما يكفي من التهديدات ليوم واحد |
| Yani tuzak kurmak için yeterli vaktimiz yok. | Open Subtitles | بحيث لا يحضون بما يكفي من الوقت لإعداد فخ |
| Kurtlar başarılı olursa tüm sürüye bir hafta yetecek kadar etleri olacak. | Open Subtitles | لو نجحت الذئاب فسيحظون بما يكفي من اللحم للمجموعة كلها لمدة أسبوع. |
| Ayinlerden birinin, kurbanı... susuzluktan öldürecek kadar uzun sürdüğünü düşünüyoruz. | Open Subtitles | نحن نظن ان احدى عمليات طرد الارواح استمرت بما يكفي من ايام ليموت الضحية من التجفاف |
| Bebeğim, bana söylediklerini düşünmeye başladım ve sanırım sorun, senin için yeteri kadar maceraperest olmayışım! | Open Subtitles | كنت أفكر فيما قلته لي من قبل يا حبيبي وأظن بأنني لست مغامرة بما يكفي من أجلك |
| Bu yıl yeteri kadar eğlendim. Artık çekilme zamanım geldi. | Open Subtitles | فقد حظيتُ بما يكفي من مرحٍ في هذا العام، وآن أوان إنسحابي. |
| Bir gün için yeteri kadar tehlikeye neden oldun. | Open Subtitles | لقد تسببت بما يكفي من المتاعب لهذا اليوم |
| Burada yeteri kadar kalıp kalmadığımı düşünüyorum. | Open Subtitles | انا افكر، الم اكن هنا بما يكفي من الوقت ؟ |
| yeteri kadar baskı hissediyorsun. | Open Subtitles | تشعرين بما يكفي من الضغط في الوقت الراهن |
| En azından bu işi bana vererek yeteri kadar kendini suçlu hissetti. | Open Subtitles | على الأقلّ، شعر بما يكفي من الذنب ليعطيني هذه الوظيفة |
| Eminim ki, ben başına kakmasam da sen yeteri kadar suçlu hissediyorsundur. | Open Subtitles | أسمعي، أنا مُتأكّد أنّكِ تشعرين بالذنب بما يكفي من دون أنْ أزيد حملاً آخراً عليكِ. |
| Ailecek yeteri kadar sıkıntı çektiniz zaten. | Open Subtitles | وقد مرت عائلتك بما يكفي من مشقة |
| Bence o ineği yeteri kadar sağdık. | Open Subtitles | أعتقد إنا تعلمنا بما يكفي من ذلك " الثدي" |
| Galiba ama onun için yeterince uğraşıyor muyuz? | Open Subtitles | أعتقد ذلك، لكن هل نقوم بما يكفي من أجله؟ |
| Bir gece için yeterince heyecan yaşadık. | Open Subtitles | أظنّكَ حظيتَ بما يكفي من الإثارة لليلة واحدة. |
| Kimse senin abin için yeterince iyi olamazdı, değil mi? | Open Subtitles | لا أحد كان جيد بما يكفي من أجل أخيكِ، أليس كذلك ؟ |
| O şeyin ellerindeki kan bunları hak etmesi için yeterli, | Open Subtitles | ذلك الشيئ يداه ملطختان بما يكفي من الدماء كي يستحق هذا |
| Sadece düşünün, gün için yeterli iyilik yaptınız. | Open Subtitles | فكري بالأمر ، لقد قمتِ بما يكفي من أفعال الخير اليوم |
| Annem öldürüldüğünde bir hayat boyu yetecek kadar terapi aldım. | Open Subtitles | لقد حظيت بما يكفي من العلاج في السنوات الاخيره عندما قتلت والدتي |
| Ayinlerden birinin, kurbanı... susuzluktan öldürecek kadar uzun sürdüğünü düşünüyoruz. | Open Subtitles | نحن نظن ان احدى عمليات طرد الارواح استمرت بما يكفي من ايام ليموت الضحية من التجفاف |