| böyle bir kararı onun gibi kaslı ve kalın kulaklı birine mi bırakacaksın? | Open Subtitles | هل ستاخذ القرار بهذا الشكل بمثل هذا الرجل ذو العضلات والاذن العريضه ؟ |
| Eline yay alan herkes böyle bir kaderi hayal eder. | Open Subtitles | أي رجل يأخذ الخضوع بالاعتبار كان سيحلم بمثل هذا المصير |
| senin gibi yakışıklı birinin, kadınların oyunun %70'ini alması lazım. | Open Subtitles | رجل بمثل وسامتك أراهن أنك تفوز بـ70 بالمئة من النساء |
| Belki de kendime her sabah bu tür mücadeleler ve hatırlatıcılar yaratmalıyım. | TED | ربما أنا بحاجة لأعطاء نفسي بعض التحديات وأذكرها بمثل هذا كل صباح. |
| Hayır. Demek istediğim - bu şekilde davranmamın nedeni buydu. | Open Subtitles | لا الذي أَعْنيه لهذا السبب أنا تصرفت بمثل هذه الطريقة |
| Güzel bir kadının öyle meselelerle uğraşmak zorunda olması ne kötü. | Open Subtitles | من المخيب للامال ان تشغل سيدة جميلة بالها بمثل هذه الامور |
| benim gibi kıçı olan kızlar senin gibi yüzü olan erkeklerle konuşmaz. | Open Subtitles | الفتيات اللاتى لديهم مؤخرة مثيرة مثلى لا يتكلمن مع فتيان بمثل وجهك |
| Bu düşünceden nefret ediyorum. böyle bir şey yaptığımda kendimden nefret ediyorum. | Open Subtitles | أقصد أني أكره الفكرة بكاملها, أكره نفسي عندما أقوم بمثل هذة الأشياء |
| Bu adamların benimle böyle çalışmalarına nasıl izin verdiğini anlamıyorum. | Open Subtitles | لا أفهم كيف تسمح لهؤلاء الشباب بإذلالى بمثل هذا الشكل؟ |
| Bu sona erecek, çünkü evimde böyle aptallıkların olmasına izin vermeyeceğim. | Open Subtitles | هذا الأمر سيتوقف، لأني لن أسمح بمثل هذه الحماقات في بيتي. |
| Neden böyle inanılmaz bir beceriyle, Shogun'un köpeği olarak kendini aşağılıyorsun? | Open Subtitles | بمثل هذه المهارات العالية, لماذا تهين نفسك و تصبح كلباً للحكومة؟ |
| Henüz yeni dönmüş olmana rağmen böyle şeyler söylemek sana kabaca gelebilir. | Open Subtitles | . إخبارك بمثل هذه الأشياء بمجرد رجوعك، لربما يبدو فظاً بعض الشيء |
| Clouseau... Raporlarını inceledim ve... Şunu söylemeliyim ki senin yeteneğinde bir adamın.. | Open Subtitles | كلوزو لقد قرأت ملفك و من الواضح لي أن شخصاً بمثل موهبتك |
| Burada senin kadar taşaklı beş kişi olsaydı 30 avukata ihtiyaç duymazdık. | Open Subtitles | لو كان لدي خمسة رجال هنا بمثل رجولتك لما احتجنا 30 محامياً |
| Oğlum nasıl olur da bu tür bir kızla ilişkiye girer? | Open Subtitles | أنتم مطرودون كيف لإبني أن يختلط بمثل هذا النوع من الفتيات؟ |
| Bildiğiniz gibi ben bu tür şeyleri hafife alanlardan değilim. | Open Subtitles | كما تعرف ، لست الرجل الذى يستخف بمثل هذه الأشياء |
| Ve o bana bu şekilde izah edememişti. Bu harikaydı. | Open Subtitles | و أنها لم تفسر لي شيئاً واضحاً بمثل تلك الطريقة |
| Düşünebiliyor musun, öyle güçlü bir varlık kızgın olduğunda neler yapabilir? | Open Subtitles | هل تتصور كيف ستكون نتيجة غضب شيء بمثل تلك القوة الرهيبة؟ |
| Shinhwa Lisesi'ne gittiğinden beri, her gün benim için bir rüya gibi. | Open Subtitles | منذ أن دخلت مدرسة شينهوا الثانوية، كل يوم كان بمثل حلم لي.. |
| İşin doğrusu bu tip hasta çok geliyor, özellikle de yılın bu döneminde. | Open Subtitles | في الواقع ياتينا الكثير مثل حالتها ,. خصوصا بمثل هذا الوقت من السنه |
| Elbette. Her zaman bu tarz şeyler hakkında doğru söylüyorsun. | Open Subtitles | أنتي دائماً محقة بمثل هذه الأمور وهذه المرّة أريد مشاركتك |
| Olaylar açığa çıktıkça, becerilerime sahip bir kişiye ihtiyacınız olabilir. | Open Subtitles | مع تطوّر الأحداث، قد تجد نفسكَ بحاجة لرجل بمثل مهاراتي |
| Kendimi hiç bu kadar iyi hissetmemiştim. Heyecandan olsa gerek. | Open Subtitles | لم أشعر أبدا بمثل هذا التحسن فى حياتى لابد أنها الإثاره |
| Ve insanlar o denli acı çekerken ne yaptığını düşünmezler. | Open Subtitles | والناس أيضاً لايكونون بأفضل أحوالهم حينما يمرون بمثل هذه المحنة. |
| Durum şu ki, yer çekimi arabalara etki ederken insanlara da ediyor. | TED | لكن بمثل ما تؤثر الجاذبية على العربات، فإنها تؤثر أيضًا على الركاب. |
| Dürüst olmak gerekirse de, sizin böyle bir görevi hoş karşılayacağınızı sanmıyorum. | Open Subtitles | ولأكون صادقاً معك، أنت لست المراة المناسبة التي سترغب بمثل هذه المهمة |