Önemli olan işe yarayan bir sistem başlattık ve bu kaynağa inen bir yaklaşım. | TED | الشيء المهم هو أننا وضعنا نظامًا وتم العمل به وهو منهجية دعوتها أنا بمنهجية المنبع |
Derken tavuklar breakdansa başlıyorlar, ve larvaları almak için dışkının etrafında tepinmeye başlıyorlar, ve bu süreç boyunca, dışkıyı dağıtıyorlar. | TED | فالدجاج يفعل رقصه الخاص به وهو يدور حول السماد لأخذ الديدان وخلال العملية السماد ينتشر |
Son olarak, yapmak istediğimiz bir şey de kloroz başlangıcını erkenden tespit etmek -- ve bu bir portakal ağacı -- bu aslında yaprakların sararmasından anlaşılabilir. | TED | وأخيرًا، شيء نحن مهتمون به وهو الكشف المبكر عن الإصابة في الإخضرار. هذه شجرة برتقال كما ترون إصفرار الأوراق. |
Tamam. ve sonra bu üzerinde döndüğüm silikon. onu tutmak için üzerinde durduğum silikon astar, terlediğim zaman, bilirsiniz, inip çıkıyorum. | TED | وهذا هو السيلكون الذي يتوجب علي احاطة قدمي به وهو الذي يثبت هذه القدم عندما اتعرق ها انا اضمها الى قدمي .. |
O jokeydir. Bir ata doping yaparken yakaladılar onu. | Open Subtitles | إنه فارس أمسكوا به وهو يعطي المنشطات لحصان |
Her kim kumar oynarken ya da parasına oynarken yakalanırsa bir kuyuya atılacak ve bir daha oradan çıkarılmayacaktır. | Open Subtitles | اى شخص يتم الأمساك به وهو يقامر او يلعب بالمال سيتم القاءه خارجا ولن يدخل ثانية |
Kendi gizlilik anlaşmasını ihlal ediyor ve Amerikan tarihindeki en büyük toplum sağlığı reformu davasında esas şahit. | Open Subtitles | ويقوم بخرق اتفاقية السرية اللعينة الخاصة به وهو الشاهد الرئيسي في أكبر موضوع صحة إصلاحي عام |
Ondan hoşlanıyorsun, ve o da seni durmadan arıyor. | Open Subtitles | تعلمين أنكِ معجبة به وهو يتصل بك طوال الوقت |
Bu adam beni sevdiğini söyledi ve onu başka bir kadının vajinasını yerken yakaladım. | Open Subtitles | أخبرني هذا الرجل أنه يحبني، وأمسكت به وهو يداعب إمرأة أخرى |
Kontrolü kaybettik ve şimdi ormanda tesisi tehdit eder bir halde dolaşıyor. | Open Subtitles | لقد فقدنا السيطره به وهو الآن حر في الغابه وبهدد مراكزنا |
Kontrolü kaybettik. Şimdi serbest ve tesisimizi tehdit ediyor. | Open Subtitles | لقد فقدنا السيطره به وهو الآن حر في الغابه وبهدد مراكزنا |
- Evet, gün boyunca giydiğim çoraplar içinde futbol oynadığım, içine terlediğim ağzımın içine itildi ve üstü bant ile kapatıldı! | Open Subtitles | أجل, جوربي الذي جريت فيه طوال اليوم ولعبت الكرة به وهو يقطر عرقاً تم إدخاله في فمي وإلصاقه |
ve ikincisi, yazarın gördüklerine ve hissettiklerine odaklandığı çok açık, ...ki bu da her yazı türü için çok önemlidir. | Open Subtitles | انه واضح ان الكاتبه ركزت على ما شاهدت وما احست به وهو المهم لاي كتابة |
Yapamayacağın tek bir şey var, Chris ve bu da senin gibi duruyor. | Open Subtitles | هناك شئ واحد لا تستطيع القيام به وهو ان تبقى على ما انت عليه |
Sana söylemem gereken bir şey var ve ne senin ne de benim için kolay olmayacak. | Open Subtitles | أنظر، هناك شيء يَجبُ أَنْ أُخبرَك به وهو لَنْ يَصْبحَ سهلَ لي أَو لَك، أَنا متأكّدُه |
Bebek, olması gereken yerde. ve orası, burası değil. | Open Subtitles | الطفل في المكان الذي يجب أن يكون به وهو ليس هذا المكان |
Çünkü olayı üzerine yıktılar ve bize güvenmiyor. | Open Subtitles | لأنه تم الإيقاع به وهو لا يثق بقدرتنا على حل ذلك |
Bu sabah herkesi çağırdım çünkü kocamı defetmiştim ve bu büyük haberi paylaşmak istiyordum. | Open Subtitles | طلبت من الجميع المجيء هذا الصباح لأن لدي شيء كبير لأشاركهم به وهو طرد زوجي، وتظهرين أنتِ |
In Chun'a doğru otobüs değiştirdiği ve bu inşaat sahasında bir gün boyunca saklandığı görülebilir. | Open Subtitles | يمكن رؤية المشتبه به وهو يقوم في التنقل بين الباصات المتجهة إلى الصين و قام بالإختباء في ورشة بناء لمدة يوم |
Adamı kız kardeşine böyle böyle yaparken yakalayıp buraya getirmiş. | Open Subtitles | وهو أوقع به وهو يغتصبها فقام بخنقه محاولا قتله |
Adamı kız kardeşine böyle böyle yaparken yakalayıp buraya getirmiş. | Open Subtitles | وهو أوقع به وهو يغتصبها فقام بخنقه محاولا قتله |