"بينما هناك" - Translation from Arabic to Turkish

• bir

Saldırı olmayacak. İçerde bir çocuk varken bunu göze alamam.
لا يوجد هجوم بينما هناك أطفال في الداخل، لن أتزحزح

Yani, dev gibi bir kurabiye için savaşıyorsun ve ormanda bir browni var.
اذن انت تحارب لأجل قطعة حلوي عملاقة بينما هناك كعكة كاملة في الغابة

50 yaşının üstündeki bazı Amerikalılar belli bir alandaki uzmanlıklarına gerek duyulduğu için ARK'a katılmak üzere önceden seçilmiş olmakla birlikte toplumdaki 50 yaşını aşmış hiçbir kadın ya da erkek piyangoya dâhil edilmeyecektir.
بينما هناك بعض الامريكين ممن فوق سن الـ 50 تم إختيارهم بسبب خبرتهم الكبيرة فى العلم

Dünya üzerinde bir sürü başka olasılık varken neden kendimi böyle sınırlayayım ki?
لماذا تقيد نفسك بينما هناك عالم من الإمكانات بالخارج.

Niye biri eski bir mızrak alsın ki... etrafta o kadar çok şey varken?
لماذا يأخذ احدهم رمحا قديما بينما هناك اشياء خردة اخرى ايضا

- Zaten ısırılmış bir elmayı kim almak ister ki?
ومن سيريد تناول خوخة بينما هناك من سبقه بقضمة؟

En son ne zaman yarışta beyaz biri varken siyahi bir adama oy veren bir beyaz gördünüz?
متى آخر مرّة صوّت رجل أبيض لرجل أسود بينما هناك رجل أبيض آخر مرشّح ؟

Çünkü havada bir uçak varken radyasyonun ne zaman aniden çok daha şiddetleneceğini kestirme şansımız yok.
لأننا لا نعلم متى ربما يحدث إشعاع قوى مفاجئ بينما هناك طائرة بالأعلى

Başka bir cadı bizim yıldızımızı bulabilir.
بينما هناك ساحرات أخريات سيعثرون على نجمتنا

Masum bir çocuk hapiste yatarken hiçbir şey yapmadan çalışmaya devam mı edeceksin?
هل تعتقد بأني سأعمل هناك بينما هناك رجل بريء في السجن لا يمكنه تغيير الأمر؟

Ben de polis memurumun dışarıda beni avlamaya çalışan bir katil varken burada öğlen yemeği yemesinden hoşlanmıyorum.
ولا انا ممتنه بالضباط الذين يتمعتهون بغدائهم بينما هناك قاتل ما يحاول ان يقتلني

Masanın altında, itip çekildiğinde kaldırışa göre değişen bir mıknatıs daha var.
بينما هناك آخر تحت الطاولة وسيتنافران أو يتجاذبان، حسب الطريقة التي ترفعه بها

Yani, muhtemelen bir yerlerde, beni götürüp bedavaya içine atabileceğiniz bir hendek mevcutken bu kadar para harcamak niye?
أعني ، لماذا ننفق مثل هذا المال الوفير بينما هناك خندق لطيف بمكان ما يمكنك أن تأخذني وترميني به بالمجان؟

Sırf onun için gizli bir mezar odası inşa edilmişken bedeni neden bu kadar sade bir tabutta saklanmış ki?
لماذا تم اخفاء جسده في صندوق بسيط بينما هناك قبو سري تم بنائه خصيصاً له؟

Peşinde olmanız gereken bir sürü güvenlik tehdidi var.
بينما هناك الكثير من الأشياء الأخطر بكثير تهدد الأمن من أجل أن تـُتابع

Yan odada parçalanmış bir evin bebeği varken seks falan yapamam.
لا أستطيع لا أستطيع لا أستطيع. لا يمكنني ممارسة الجنس بينما هناك طفل

...yakışıklı ama acımasız bir general boynuna kılıç doğrultmuşken Yemen ulusal marşını söylemektir,
هي غناء النشيد الوطني اليمني بينما هناك رجل وسيم ولكن لا يرحم يوجه سيف لرقبتي

Yüzüme bak. Burası övgü toplayan bir hayvanat bahçesiyken çalışman dert değildi. Ama demin gördüklerimizden sonra...
في هذا المكان بينما هناك حيوانات متوحشة لابأس ان يوبخني احد ليس بما رأيناه توا

Basit bir onarım varken bu ameliyatı yapmak son derece riskli.
هذه عملية عالية الخطورة بينما هناك حل بسيط.

bir kadının hayatı tehlikedeyken benim istihdamımı düşünmek pek yakışık almıyor bana kalırsa.
تعلمين، أظن من غير اللائق أن أقلق بشأن مستقبلي الوظيفي بينما هناك حياة إمرأة معلقة.