| Bana ya da buradaki kimseye birşey kanıtlamak zorunda değilsin. | Open Subtitles | ليس من الضروري أن تثبتي أيّ شئ لي، أو لأي واحدهـ هنا. |
| Bunu Taylor'a, Latnok'a veya başka birine kanıtlamak zorunda değilsin. | Open Subtitles | وليس مطلوب منك ان تثبتي ذلك لا لتايلور ولا لاتنوك ولا لاحد |
| Evlenebilmemiz için serbest olduğunu kanıtlaman gerek. | Open Subtitles | قبل أن تتمكني من الزواج يجب أن تثبتي أنك حُرة |
| Ama dengesiz bir çevrede yaşadığını kanıtlaman gerekiyor. | Open Subtitles | لكن عليكِ ان تثبتي أنكِ تعيشين في بيئة غير مستقرة |
| Boşanmakta haklı olduğunu kanıtlamaya çalışıyorsun. Bunu kabul etmiyorum. | Open Subtitles | تريدين أن تثبتي بأنكِ محقّة بالطلاق، وأنا لا أقبل بذلك |
| Herkesin hatalı olduğunu ispat etmeyi dert etme. | Open Subtitles | لا تحملي هم ان تثبتي للاخرين انهم على خطأ |
| Eğer ispatlamak istiyorsan, o paraya ihtiyacım var. | Open Subtitles | اذا تريدي ان تثبتي صدقك , احتاج ذلك المال |
| Ancak rızası olmadan bağlandığını kanıtlayamazsın. | Open Subtitles | و لكنكِ لا نسنطيعين أن تثبتي بأنها قيدت إكراهياً |
| Beni buraya bu yüzden mi davet ettin? Erkek arkadaşına ona ihtiyacın olmadığını kanıtlamak için mi? | Open Subtitles | ألهذا دعوتني لهنا، لكيّ تثبتي لخليلك أنّك لا تحتاجين إليه؟ |
| Koca oğlanlarla mı takılmak istiyorsun, onlardan biri olduğunu kanıtlamak mı? | Open Subtitles | إن كنت تريدين التسكع مع الفتيه الكبار يجب عليكِ أن تثبتي بأنكِ واحدة منا |
| - Bencil olmadığını kanıtlamak istiyordun işte sana şans. | Open Subtitles | أردتِ أن تثبتي أنكِ لستِ أنانيّة؟ ها هو الاختبار المثالي. |
| Bu bir test. Yönetim işini benden daha iyi anladığını kanıtlamak istiyorsun. | Open Subtitles | إنه اختبار، تريدين أن تثبتي أنك تعرفين أكثر مما أعرف أنا بشأن الحكم |
| Kalıp onu bulmak istiyorsan her gün bana burada olmayı hak ettiğini kanıtlaman gerekiyor. | Open Subtitles | وإذا تريدي البقاء والعثور عليهِ، فعليكِ أن تثبتي في كلّ يوم أنّكِ تستحقّي العمل هنا. |
| Kalıp onu bulmak istiyorsan her gün bana burada olmayı hak ettiğini kanıtlaman gerekiyor. | Open Subtitles | وإذا تريدي البقاء والعثور عليهِ، فعليكِ أن تثبتي في كلّ يوم أنّكِ تستحقّي العمل هنا. |
| Peki Wade'e senin gelişigüzel olabileceğini kanıtlamaya çalışırken, senin gelişigüzelliğin benim kampanyamı mı mahvetti? | Open Subtitles | وقد زل لساني وسمعتني روبي اذن في محاولتك ان تثبتي لويد ان بامكانك اقامة علاقات عادية تسببت في دمار حملتي الأنتخابية |
| Hannah'nın zorbalık görmediğini kanıtlamaya çalışacaksın. | Open Subtitles | إذن ستحاولين أن تثبتي أن هانا لم تتعرض للتنمر |
| Ve bu olmadan da Chandler'ın yaptığını nasıl ispat edeceksin ki? | Open Subtitles | وكيف لك أن تثبتي أن تشالندر كان مخطئا بدونه ؟ |
| Siz yüksek mahkeme yargıcısınız ve kimseye bir şey ispatlamak zorunda değilsiniz. | Open Subtitles | أنت رئيسة المحكمة العليا. ليس عليك أن تثبتي شيئاً. |
| Söylediği kişi olduğunu bile kanıtlayamazsın. | Open Subtitles | لا يمكنك حتى أن تثبتي هويته التي يدعيها. |
| Bu onlara son bir testte, son kez kendini ispatlaman gibiydi. | Open Subtitles | كان الأمر كأنكِ تثبتي نفسكِ أمامهم للمرة الأخيرة , الأختبار الأخير |
| Kimseye kendini kanıtlamana gerek yok. | Open Subtitles | ليس عليكي ابدا ان تثبتي نفسك لاحد بعد الان |
| - Bu şeyin tonlarcasını işliyor. - Maruz kalındığını ispatlamanız lazım. | Open Subtitles | . وهم يعالجون الكثير من الأشياء - . يجب أن تثبتي تعرضهنّ له - |
| Onun masum olduğunu kanıtlayamadıktan sonra,böyle boş isteklerde bulunmayın. | Open Subtitles | ما لم تثبتي براءته، فهذا الكلام كلّه إدعاءات فارغة |
| Bak, Kylie, kendine veya başkasına tehlike arz etmediğini kanıtlayamadığımız sürece şimdilik burada kalman gerekiyor, tamam mı? | Open Subtitles | انظري كايلي, حتى تثبتي أن حياتك معرضة للخطر أو حياة شخص آخر, سيكون عليكِ البقاء هنا في الوقت الحالي, حسناً؟ |