"تجلس على" - Translation from Arabic to Turkish

• oturmak
• üstünde oturuyorsun
• üzerinde oturuyorsun
• oturuyor
• otururken
• üstünde otursun
• üstünde oturuyordu
• üzerinde oturuyorsunuz

Evet, dinle, akşam yemeği istersen, seni bir yere götürürüm, orada oturmak zorunda olmazsın, dediğimi anlıyor musun?
إذا رغبت الذهاب للعشاء سآخذك لمكان حيث لا عليك أن تجلس على طاولة أتفهم قصدي؟

80.000 dolarlık heykelin üstünde oturuyorsun da.
ربما لأنك تجلس على منحوتة بـ80 الف دولار

Yani, sen kazanan bir loto bileti üzerinde oturuyorsun.
أعنى, أنك تجلس على ورقة يانصيب رابحة

Şimdi de yılanlar ortaya çıkmasın diye yılan kutusunun üzerinde oturuyor.
الآن، هي تجلس على صندوق الأفاعي لذا هم لا يحصلون على وحيدين.

Kendini etrafı Amerika'nın önemli işadamlarıyla sarılmış bir toplantı masasının başında otururken mi gördün?
هل رأيت نفسك تجلس على طاولة مؤتمر وأنت محاط بكل الرجال الأقوياء العواجيز في أمريكا؟

Hastamız ölürken o, düzgün şekilli ve büyük bürokrat kıçının üstünde otursun.
بأنّها تجلس على مؤخرتها البيروقراطيّة فائقة الصنع بينما مريضتنا تحتضر

Kapıyı açtım, orada, yatağın üstünde oturuyordu, başında bir başörtüyle.
فتحت الباب فإذا بها هناك تجلس على السرير وترتدي غطاء على الرأس

Üzgünüm ama tarafsız olmam çok zor çünkü sandviçimin üzerinde oturuyorsunuz.
انا اسف , من الصعب علىّ ان اكون موضوعى بما انك تجلس على شطيرتى

Piramidin en üstünde oturmak yalnız olmayı gerektirir.
يجب ان يكون مكانا وحيدا لكي تجلس على راس الهرم

Bir topuğunun üzerine oturmak suretiyle dışkılamaya çalışıyor ve aynı zamanda dışkılamayı engellemeye çalışıyormuş.
كانت تجلس على كعب قدم واحده ، محاوله التغوط و فى نفس الوقت تحاول منع نفسها من التغوط

Sinir nakli yapacakken galeride oturmak da nesi?
تجلس على شرفة المراقبة في الوقت الذي يفترض أن تقوم فيه بتطعيم العصب؟

Sanırım sutyenimin üstünde oturuyorsun.
أعتقد أنك تجلس على ملابسي الداخلية

Şimdi de keten ceketimin üstünde oturuyorsun.
والآن أنت تجلس على جاكيتي الكتان! أعتقد.

Kusmuğun üstünde oturuyorsun.
انت تجلس على التقيأ

Nil'in Kraliçesi. Altın madeninin üzerinde oturuyorsun.
ملكة النيل تجلس على منجم الذهب

Paltomun üzerinde oturuyorsun.
إنكَ تجلس على معطفي

Elin uyuşana kadar üzerinde oturuyorsun.
تجلس على ذراعك حتى تتنمل يدك

Bir sabah dükkana geldim, baktım bu oturuyor.
وذات يوم وصلت للدكان الا وبالعاهرة تجلس على بابه

Bir gün sahilde, belinde yedek lastik, elinde bir bira ile otururken beni hatırla dostum
يوماً ما عندما تجلس على الشاطئ ، تحتسي كأساً بارداً الشحم يملأ خاصرتك

Kocaman sombrero şapkasıyla, plastik bir eşek üstünde oturuyordu.
كانت ترتدى قبعة مكسيكية وكانت تجلس على حمار من البلاستيك

Altın madeninin üzerinde oturuyorsunuz.
انك تجلس على منجم ذهب