İçinde makinelerinin olduğu odayı geçti... ve diğer odaya geldi... şuandan itibaren arıza güvenlikli makine olarak baktığım aleti sakladığı odaya. | Open Subtitles | مر بالغرفة التي تحتوي على آلتهم بأعلى مستويين ووجد طريقه لغرفة أخرى حيث خزن ما سأشير إليه الآن بآلة الفشل الآمن |
Aslında bu görüntü de daha özel olarak, bunun eşdeğerini içeriyor. | TED | في الحقيقة، هذه الصورة تحتوي أيضاً ما يعادل هذا، وبالتحديد، هذا. |
Onların tedavi sürecindeki duygularını ve düşüncelerini içeren gerçek sanat eserleri... | TED | انهم فعلاً قطع فنية تحتوي على أفكارهم ومشاعرهم طوال فترة العلاج. |
10 yerine 7 tane banknot olan bir demet var. | Open Subtitles | هذه الرزمة تحتوي على سبعة اوراق نقدية بدلاً من عشرة |
Kulübeyi yapmak için gerekli malzemelerin yanında yiyecek ve kıyafetler de vardı. | Open Subtitles | تحتوي على المواد اللازمة لبناء الكوخ بالإضافة إلي طعام و ملابس للرجال |
Bu besinler polifenol, yani doğadan bize ulaşan antioksidan bileşenleri içerir. | TED | هذه الأطعمة تحتوي على البوليفينول، الذي ينتج طبيعيًا مركبات مضادة للأكسدة. |
çekirdek denilen bir şey vardır ve dışında elektronları görebilirsin. | TED | والتي تحتوي على البروتونات والنيوترونات، وفي الخارج وسوف تشاهد الإلكترونات. |
Kalbinizde bu hormonun reseptörleri var ve oksitosin kalp hücrelerinin yenilenmesine ve stres sebepli hasarları onarmasına yardım ediyor. | TED | فقلوبكم تحتوي على مستقبلات لهذا الهرمون، ويساعد الأوكسيتوسين خلايا القلب على تجدد والشفاء من أي ضرر ناتج عن الضغط. |
Yazdığına göre içinde, yaratılışın ruhlarına sunulan dört şey varmış. | Open Subtitles | فهي تقول إنها تحتوي على أربعة عروض إلى أرواح الخلق |
Yenilediğiniz implantın içinde dinleme cihazı olduğunun farkındasınız değil mi? | Open Subtitles | هل تدرك أن الزرعة المستبدلة كان تحتوي جهاز تنصت بداخلها؟ |
Tahminlerimize göre içinde yasadışı mal olan Panama'ya ait diplomatik çantadan çıktı. | Open Subtitles | وجد هذا في كيس حقيبة دبلوماسية نعتقد أنها تحتوي مواد غير مشروعة |
Kaset başkan ve ona yardım edenler arasındaki konuşmaları içeriyor. | Open Subtitles | تحتوي الأشرطة على محادثات بين الرئيس ومساعديه في المكتب البيضوي |
Mikroçip, suni deri üzerine yaptığımız çığır açacak tüm araştırma verilerini içeriyor. | Open Subtitles | الرقاقة تحتوي على بيانات البحوث كاملة وفيها بحثنا الرائد في الجلد الاصطناعي |
Eğer merdiven halinde düşünürseniz her basamak, farklı bir hayvandan genomik fosiller içeriyor. | Open Subtitles | إن تخيلتم درجات السلم كل درجة تحتوي على أحافير وراثية من حيوان مختلف |
İnsanlar için zehirli olan gazları içeren tuzlu alkalik çözeltilerde yaşıyorlar. | Open Subtitles | وتعيش في بيئة ملحيّة قلويّة تحتوي غازات تُعتبر سامة بالنسبة لنا. |
Savaşması için bir yama indirebilirsin ama Truva atını içeren de bu yama. | Open Subtitles | يمكنك تحميل رقعة لمكافحة تشغيله، ولكن هذهالرقعة هي التي تحتوي على حصان طروادة |
Bir kaç senaryo görmeme karşın imla hatası olan kelimeler buldum. | Open Subtitles | مع العلم، إنني رأيتُ بعض السيناريوات تحتوي على كلمات ليست صحيحة، |
Bir kaç senaryo görmeme karşın imla hatası olan kelimeler buldum. | Open Subtitles | مع العلم، إنني رأيتُ بعض السيناريوات تحتوي على كلمات ليست صحيحة، |
Köpürtme konusunda yanılmışım. İlk kayıtta bir sürü güzel şey vardı. | Open Subtitles | كنت مخطئاً بشأن التصرف الغريب المرة الأولى كانت تحتوي على المطلوب |
Bu şırınga, FDG olarak bilinen radyoaktif bir glikoz formunu içerir. | TED | تحتوي هذه الحقنة على الغلوكوز المشع والذي يعرف بفلورالغلوكوز منزوع الأوكسجين. |
Fakat burnunuzun en gerisinde, ufak bir deri parçası bulunduğu olfaktör epitel adı verilen bir bölge vardır. Bu bölge kokladığınız her şeyin anahtarıdır. | TED | ولكن في أقصى مؤخرة أنفك توجد المنطقة التي تدعى بالظهارة الشمية قطعة صغيرة من الجلد والتي تحتوي على مفتاح كل شيء تشمه. |
dediğini hatırlıyorum. Türkiye'de şuan bütün mültecileri saydığınızda iki milyon üç yüz bin ya da buna yakın bir rakam var. | TED | ولكن تحتوي تركيا حاليا على ما يقارب 2مليون و300 ألف شخص أو شيء من هذا القبيل، إذا قمت بحساب عدد اللاجئين. |
Yani söylemek istediğin bütün bu özgeçmişlerin yalanlarla dolu olduğu mu? | Open Subtitles | لذأ أنت تقول أن كل شهادتها تحتوي على بيانات غير صحيحة؟ |
Bilginin, ilişkili olduğu gerçekliğin yüzdesine sahip olduğu bir seviyeye ulaşabilecek miyiz? | TED | هل سنصل إلى مرحلة حينما تحتوي المعلومات على نسبة حقيقه مرتبطه بها؟ |
Simülasyonda kullanılan bütün silahları inceledim. Namlu uzunlukları en fazla yedi milimetre. | Open Subtitles | قمت بتفكيك البنادق المستخدمة في التمثيل تحتوي علي فوهات بقياس 7 ملم |
Görebileceğiniz gibi bu ağacın gövdesine bazı isimler kazınmış ama aynı zamanda bazı doğa olaylarının da izlerini taşıyor. | TED | يمكنكم أن تروا أن هذه تحتوي على أسماء منحوته في جذعها الداخلي كما أنها تحتفظ ببعض الأحداث الطبيعية |
Gökbilimciler, Güneş'in 3 ile 5 milyar yıl daha enerji üretecek kadar gaz içerdiğini tahmin ediyor. | TED | يتوقع علماء الفلك بأن شمسنا تحتوي ما يكفي من الغازات لإنتاج الطاقة لمدة 3 حتى 5 بلايين سنة أخرى. |
Bu düğündeki ziyaretçi defteri federasyon tarafından en çok aranan 17 kişiyi barındırıyor. | Open Subtitles | إن قائمة المدعوين في هذا الزفاف تحتوي على 17 من أكثر المطلوبين فدرالياً. |
Bu gereç sadece doğal sinyaller içeriyordu. | TED | تلك المادة تحتوي على إشارات كيميائية طبيعية |