Bütün gün yanında taşıdığı bir mektubu postalamam için bana verdi. | Open Subtitles | فقد أعطنى خطابا لأرسله لها, كانت تحمله معها طول اليوم ونسيته |
Ormanda canını neden bağışladım sanıyorsun? taşıdığın o kılıç bu toprağın demirinden yapılmıştır. | Open Subtitles | ذلك السيف الذى تحمله صَنع بأيدينا من هذه الأرض،شكل من نيران بريطانيا |
Ona tahammül edemiyorum. İngilizce dersinde dibimde oturuyor, tam bir sığır. | Open Subtitles | لا استطيع تحمله ،فهو يجلس بجانبي في غرفة الدراسة انه احمق.. |
Yapman gereken şeyin ağırlığından nasıl üstesinden geleceğinden konuşup duruyorsun. | Open Subtitles | أتتكلم عن وزر ما يتوجب عليك فعله وكيف يمكنك تحمله |
Bence daha büyük tehlike, yıldırım çekecek olan Elindeki kraliçe asası. | Open Subtitles | كنت سأقول ، أن الصلوجان الذي تحمله سيجلب لها الصواعق البرقية |
elinde inanılmaz bir kutu taşıyordu, içinde bir kadın gövdesi, yarım bir gövde. Gittiği her yerde insanlara sağlıklı bir vajinanın neye benzediğini ve parçalanmış bir vajinanın neye benzediğini öğretiyordu. | TED | كان لديها ذلك الصندوق المدهش الذي تحمله ولديها تمثال لجسم المرأة بداخله، نصف تمثال، وتعلّم الناس في كل مكان ذهبت أليه ، كيف يبدو شكل المهبل المعافى وكيف يبدو المهبل المشوّه. |
Kendi içinde taşıdığı bir dünyada kaybolmuş, fakat şatafatlı bir dış dünyayla çevrili. | Open Subtitles | تائهة .. في عالمٍ خاص تحمله بداخلها لكنها محاطةٌ بعالمٍ من الرفاهية |
Eğer onu seviyorsan, taşıdığı acıyı kaybetme şansı için ona izin ver. | Open Subtitles | إذا كنت تحبها إسمح لها بفرصة فقدان الألم الذي تحمله |
Ve taşıdığı embriyo da bilimin hizmetine teslim olacak. | Open Subtitles | و الجنين التى تحمله سيخصص للدراسات العلمية |
İçinde taşıdığın larva Goa'uld senin efendin, şu an bile. | Open Subtitles | الجواؤلد الدودي الذي تحمله سيدك حتّى الآن |
Hey şampiyon! O taşıdığın silahın ruhsatı var mı? | Open Subtitles | أنت يا رجل، هل لديك رخصة لذلك السلاح الذي تحمله |
tahammül edemediğim bir şey varsa o da bir kadının ağlamasıdır. | Open Subtitles | إذا كان هناك ما لا يمكنني تحمله فهو بكاء امرأة |
tahammül edemediğim bir şey varsa, o da dikkatsiz iştir. | Open Subtitles | إذا كان هناك شيء لا أستطيع تحمله فهو العمل غير المتقن |
Dedi ki -- evet -- dedi ki ölüme inanmıyormuşum, üstesinden gelemezmişim, gerçek olduğunu düşünmemiştim. | Open Subtitles | انا أعرف,قد قلت أني لا أؤمن بالموت ولا أستطيع تحمله,حتي أكتشفت انه حقيقي |
Elindeki silah bir Imanishi-17.... Babanın silahıydı. | Open Subtitles | هذا المسدس الذى تحمله منذ القرن الـ 17 و هو لوالدك |
Şimdi şanslı bir çift Marilyn'in elinde tuttuğu bu güzel ödülü kazanacak. | Open Subtitles | هذا ما سيربحه الاثنان المحظوظان هذا التذكار الجميل الذي تحمله مارلين |
Bak burada ne taşıyor? | Open Subtitles | ذلك الشيء الصغير التافه الذي تحمله أنظر إليه |
Çok çalıştığınızı biliyorum, ama bunu daha ne kadar kaldırabilirim bilmiyorum. | Open Subtitles | أنا أعلم أنكم تعملون بجد ولكنى لا أعلم كم يمكننى تحمله من هذا |
Çünkü tuttuğun o silah Epey gürültü çıkarır. | Open Subtitles | لأن ذلك المسدس الذي تحمله يصدر صوتا عاليا |
Elindeki şeyi yan tutuyorsun. Böyle nişan alamazsın. | Open Subtitles | لنأخذك أنتَ على سبيل المثال تحمله بالطريقة الجانبية |
Nasıl bir silah taşıyorsun? | Open Subtitles | مانوع المسدس الذى تحمله ؟ |
İnsanlar gümüş kaşıkla doğduğumu söylerler ama ne kadar sorumluluk taşıdığını bilemezler. | Open Subtitles | يقول الناس أني ولدت وفي فمي ملعقة فضية ولكنهم لا يعلمون حجم العبء الذي تحمله |
Ne zaman ki Hindistan'ın, İngiltere'nin gücü ve büyüklüğü olduğunu anlar ve görürseniz, ancak ondan sonra bir insanın harcayacağı enerji ve çabanın, Hindistan'ı bize bağlayan ipleri sıkı Tutmak amacından daha asil bir sebep için.. | Open Subtitles | -عندما ترى وتدرك ماهية (الهند).. -وإنها سر قوة وعظمة انجلترا -حينها فقط كنت ستشعر بكل التوتر الذي يمكن للشخص تحمله |
Bununla beraber, mahkeme savunmanın talebini dikkate alarak ve karnındaki çocuğun annesinin suçlarından dolayı cezalandırılamayacağına karar verdi. | Open Subtitles | على الرغم ، قد إعتبرت هذه المحكمة طلب الدفاع ، و نرى أن الطفل الذي تحمله |
Bir şehir sadece tek bir Baldwin'i karşılayabilir. | Open Subtitles | مدينة واحدة فقط بالدوين لا تستطيع تحمله. |